.:: Lokman AYVA ::. İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın Resmi ve İstanbul Resimleri
Yakınlaştır
1x 2x 4x 6x 8x

Türkçe - English

New Page 1

İLETİŞİM

 

 

 
 
Bedeller ve Siyasete Katkıcılar

Bir lokantaya gittiniz. Tam menüye bakarken harika bir yemek kondu önünüze; yediniz ve çok beğendiniz. Faturayı istediniz, fatura sizin cebinizdekinden iki kat fazla. Ne olacak şimdi? Belki size göre o kadar da etmez o yemek. Ne tercihi yaptınız ne de siparişi verdiniz. Ama faturayı siz ödeyeceksiniz. Bir de yemeği beğenmediğinizi düşünün. Hele hele o zaman fatura ödemek ne kadar zor olur ama. Sizi bilmem lakin ben her halde böyle bir fatura ödemeye kolay kolay katlanamam. Olay çıkar.

 Olayı baştan bir tahlil edelim gelin beraberce. Ben menüye bakarken bir sipariş vermedim ve yemek önüme geldi. Orada derim ki "Haaa! bir dakika. Bu yemeği ben söylemedim. Benim bu yemeği istediğimi nereden çıkardınız?" Garson arkadaşımız, "Efendim, ben sizin için bunun daha iyi olduğunu düşündüm." diye cevap verse "Pekiyi Garson kardeşim, neden böyle düşündün?"diye sorarım. Garson, "Beyefendi ben daha akıllıyım." dese, ben ne derim. "Senin aklına göre bu yemek iyi olabilir. Ama bugün ben akıllıca bir yemek değil, canımın istediği gibi bir yemek yemek istiyorum. Ayrıca faturayı kim ödeyecek?" Garsonun söyleyeceği "Tabi ki siz." olacaktır. Hadi garson ısmarlayacak olsa "misafir umduğunu değil, bulduğunu yer." deyip devam ederiz. İşe bak ya, ağız benim, mide benim, faturayı ödeyecek de benim, garson kardeşim benim yiyeceğim yemeğe karışıyor. Siz ne dersiniz bu işe? Ben söylemem gerekenleri söylüyorum. Demokrasi: lokantada faturasını senin ödeyeceğin ve canının istediği yemeği sipariş verebilmektir.

Şimdi memleketimize bu meseli tatbik etmeye çalışalım. Sizlerin de tarihlerini çok yakinen bildiğiniz 4 adet müşteri adına yemek siparişi verme operasyonu yaşandı. 1960 yılındaki ilk siparişte bakıldı ki tabakta ayva var. Afiyet olsun. Ama afiyet olmadı Milletimiz baktı ki ayva boğaza durdu. 1965 yılında çıkarmaya çalıştı. 1971'de ikinci tabak geldi. Tabakta zoka vardı. Zokayı da yutamadık. 12 Eylül öncesi olaylarıyla kuzu kuzu faturaları ödedik.

Ya 12 Eylül menüsüne ne dersiniz? "Tek hamlede yutacaksınız." dediler. Vatandaş gevmeye kalksa gevemiyor, yalamaya kalksa yalanmıyor. Bu yemeğin tabağından örtüsüne kadar her şey şeffaf, yutar gibi yapsak falan deseniz de olmadı. Hâsılı tabakta gelen oklavayı yuttuk. Eğer "oklava yutmuş gibi" deyimi daha önceden yoksa bilelim ki bu deyim o olaydan sonra çıkmıştır. Oklavayı yuttuktan sonra; kardeşim ne eğilebiliyoruz, ne doğrulabiliyoruz. Sağa yaslansan bir yerine batıyor, sola yaslansan başka yerine batıyor.

Geldik 28 Şubat'a. Bu daha değişik bir yemek. Post modern. Lokanta aynı ama ürünleri geliştirmiş. Belki bu sefer beğeneceğimiz bir yemek olur da düzgün bir yemek yeriz diye düşündük. Tabaktaki duble yemek. Neymiş; kazık sote ve kazık graten. Yemek duble olunca fatura da duble oluyor. İlk faturayı 99 kriziyle ödedik. İkincisini de 2001 kriziyle ödedik.

Soru şu: Hala, evet hala istemediğimiz ve hatta sevmediğimiz yemekleri yutkuna yutkuna yeyip faturasını da ödeyecek miyiz? Görünen o ki; eski çamlar bardak olmuş. Azizim;

“İster "sote" de, ister "graten"

Hepsi kazık, hepsi aynı dertten."

diyor vatandaşımız.

Pekiyi siyasetçi olmadığı halde siyaset yapanlara ne diyelim? Onu da bir meselle anlatalım. Siz bir siyasetçisiniz ve doktora gidiyorsunuz. Doktor arkadaşımız bakıyor ve kendi içinden diyor ki "Bu adam iyileşirse gidecek başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliğine oy verecek. Bunun iyice hasta olması lazım ki o gün oylamaya gitmesin." Ne güzel valla, böyle her doktor görevini yapsa memlekette mesele kalmaz. Sadece doktorlar mı, herkesin üzerine böyle vazifeler düşebilir. Trafik polisi arabanızı durdurarak sizi oyalayabilir. Belediye yolu kazarak sizi oyalayabilir. Elektrikçiler elektriği keserek, aşçılar da yemeğe uyku veya müshil ilacı koyarak, savcı arkadaşımız parti kapatarak meseleyi çözebilir.

Oh ne ala Mualla,

Memlekette mesele kalmadı valla.

Her şey güzel de bunu yapanların vazifesi siyasetçilik değil. Ne olacak o zaman? Herkes herkesin vazifesini yapabilir mi yani? Yani bir siyasetçi sizin evladınızın ameliyatına girse neticeyi tahmin edebilir misiniz? Ben tahmin edebiliyorum. Yavrunuz ya ölür, ya da sakat kalır. Pekiyi göz bebeğimiz Türkiye’miz bu yanlış vazife şinaslar yüzünden ne hale geldi biliyor musunuz? İşte bu yüzden ülkemiz sakat kaldı. 70 kişilik sınıflarda okuyan yavrularımıza yazık değil mi? 2 buçuk milyon yavrumuzun işsizliği neden oldu zannediyoruz? Emekli amcam ve teyzemin eline para neden az geçiyor? Sipariş vermediğimiz yemekleri yedik, faturasını ödedik, sanki bahşiş verir gibi kalanını da emeklilerimize verebiliyoruz da ondan. Ah! Ah!

"Yanlışlıklar var bu dünyanın çarkında

Sen, ben herkes her bir şeyin farkında

Allah hepimizin ağız tadını bozmasın, hiç kimse başkasının vazifesini yapmasın.

 

 

 

New Page 1
Ak Parti Web Sitesi