Siz deyin 5 sene, öbürü desin 10 sene, ben diyeyim 15 sene. Şahin Lale desin 20 sene. Bir sevginin ilk kıpırtılarının başladığı, ortak büyütülen bir dostluk ağacının tohumunun atıldığı, üzerine devasa bir hizmet kalesinin bir temelin ilk harcının konduğu, gece gündüz gidilecek bir yol için şafak vakti küçük adımların atıldığı günlerdi o zamanlar.
Yer Tepebaşı. İnce uzun bir bina. Dar merdivenlerden üst katlara doğru adeta tren oynar gibi arka arkaya birbirlerinin omuzlarına tutarak yürüyen genç körler. Kimi Boğaziçi'nde öğrenci, kimi Eminönü'nde işportacı, kimi evinde çocuğuna çikolata parası veremeyecek derecede işsiz, fakat hepsi fakir. Yine hepsi belki dünyanın gerçeklerinden bihaber. Kendilerince dünyayı değiştirecekler. Bu nedenle de içlerindeki heyecan, enerji, şeref, büyüklük Uludağ'ı solda sıfır bırakıyor.
Başkanlık katına geliniyor. Özel Kalem'de yine genç ve çakı gibi delikanlılar. Gayet pratik, hareketli, neşeli gençler. Ziyaretçilerin içlerindeki o şeyler büyümeye devam ediyor. Bir müddet sonra Başkan içeriye davet ediyor. Girişte tek tek sarılıyorlar birbirlerine. Ne inciten, ne üstünkörü, ne de kaba olmayan bir sarılma. Delikanlı özel kalemciler körlerin içeriye girişine yardım ediyorlar. İçeride kolayca yeri bulabilmeleri ve çarpıp bir yerlerini incitmemeleri için Başkan da yardımcı oluyor. Çaylar içilirken dünya meseleleri, Türkiye meseleleri konuşuluyor.
Ziyaretçiler ortamın samimiyetine binaen zaman zaman kendi aralarında da tartışıyorlar. Adeta tek grupluk toplantı. Beyazay ve özürlüler gündeme geliyor. O zamanki Refah Partisi'nin İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan özürlülerle ilgili görüşlerini somut, açık ve net olarak gündeme getirdikten sonra özürlü kardeşlerinin her zaman yanında olduğunu, Beyazay'ın da, başka kuruluşlarının da özürlülere hizmet ettikleri sürece yanlarında olacağını açıklıyor. Samimiyet ilerledikçe hitaplar, "Başkanım", "Tayyip Bey" "Tayyip Abi" olarak evrim geçiriyor.
Birkaç yıl geçiyor geçmiyor. Tayyip Abi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösteriliyor. Kardeşlerde büyük sevinçler. Çünkü, özürlülerle ilgili böyle inanılmaz geliştirici ve vizyon veren düşünceleri olan bir kişinin İstanbul'a Belediye Başkanı olmasının getireceği faydalar konuşuluyor.
Adaylık sürecinde ilginç şeyler oluyor. Tayyip Abi'ye çalışması, fikirleri, yaklaşımları ve projeleri bakımından değil de akla hayale gelmedik açıkçası ahlaksızlığa varan iftiralar yapılmaya başlıyor. Sayın Başbakan'ın o zamandan beri kaderi budur. Karşısında dim dik duramayanlar iftira yolunu kullanırlar hep. Bu gerçeği bilen genç kardeşler, 19 Şubat 1994 tarihinde bir destek ziyaretinde bulunurlar. O ziyarette bazı ziyaretçilerin ayakkabıları deliktir ve yağışlı günler olması nedeniyle ayaklar ıslaktır.
Ama o ıslak akla bile gelmez. Çünkü masada İstanbul'daki özürlüler için neler yapılabileceği konuşulmakta, projeler hazırlanmaktadır. Karşılıklı güçlenilmiştir. Derneklerin siyaset yapma imkanları olmadığı için Beyazay dışında kardeşler çalışmalar yapmaya başlarlar. Mesela otobüste birbirinden uzak oturan kardeşler yüksek sesle Tayyip Abi'ye yapılan iftiraları ve bunların iftira olduğunu konuşurlar. Söze karışan vatandaşlar hak verirler.
Günler geçer ve seçimler zaferle sonuçlanır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık binası. Dostlar yine buluşurlar. Hal hatır sorduktan sonra İstanbul'un meseleleri gündeme gelir. Başkan'ın yürürlüğe koyacağı dört çocuğu olanlara su indirimi konuşulur. Tayyip Abi o zamanki nadir evlilerden Şahin Lale'ye sorar: "Şahin, bak su indirimi yapıyoruz. Çocuk sayısını ikiden dörde çıkarmayı düşünmez misin?" Şahin Lale: "Valla o indirim bu iş için yetmez be abi."
Evet, sevgili dostlar, bu sohbete devam etmeyi arzu ediyorum. Başkanlık dönemleri, Emine Yenge'nin Beyazay ziyareti, Tayyip Abi'nin Beyazay ziyareti, Tayyip Abi'nin mahkeme kararı, cezaevi günleri. Sonrası bütün bunları konuşalım. Dediğimiz gibi kökleri sağlam bir dostluk ağacından bahsediyoruz. Keşke her insan veya bütün insanlar arasında olsa ya da hepimizin böyle ortak bir ağacımız olsa. Gelecek ay görüşmek üzere.
|