.:: Lokman AYVA ::. İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın Resmi ve İstanbul Resimleri
Yakınlaştır
1x 2x 4x 6x 8x

Türkçe - English

New Page 1

İLETİŞİM

 

 

 
 
Beyazay Dostu Tayyip Abi (II)

Geçmişte başlayan bu güzellikler. Çeşitli vesilelerle sık sık tekrarlandı. İnsanlar makam, mevki sahibi olunca bazen çevresine sırtını dönebiliyor. Vefasızlık edebiliyor. Çünkü yeni çevresi, eski çevresine uygun olmayabiliyor. O yüzden de geçmişten kurtulmaya çalışabiliyorlar. Ama Tayyip Erdoğan'da hiç böyle bir şey olmadı. Beyazay'la başlayan dostluğunu görmezden gelmek, unutmaya çalışmak gibi bir durum hiç olmadı. Beyazay da aynı şekilde bir insani ilişkinin gereği neyse O'nu yaptı. Menfaatperestlik yapıp durumu suistimal etmedi. Hiç bir zaman bu dostluktan dolayı kalkıp Tayyip Bey'in masasına problem götürmedi. Hep çözüm önerdi ve çözümlerin arkasında durdu. Üzerine düşen bir şey varsa gereğini yaptı. Alın size bunları ispatlayan örnekler.  

Tayyip Bey'i bizim arkadaşlarımız öylesine benimsemiştir ki eşi Emine Erdoğan Hanımefendi'ye "Yenge" tabirini kullanırlar. Beyazay çalışmalarını bir taraftan genele yönelik sürdürürken diğer taraftan da özürlü bayanlara yönelik çalışmaları yoğunlaştırmıştı. Belediye Başkanı eşi oluşunun ikinci yılıydı ki Emine Yenge Beyazay'ı ziyarete gelmişti. Beyazaylı hanımlar ve Emine Yenge ve beraberindekiler uzun uzun sohbet etmişler, çay, kahve içmişlerdi. Oradaki sıcak durum, kardeşane sohbetler, şakalaşmalar, takılmalar, laf atmalar, nasihatler son derece hoş bir ortamdı. Özürlülerle ilgili sağlıklı bir bakışına sahip olan Emine Erdoğan Hanım'ın aslında bu yaklaşımı özürlü bayanları da iyi motive etmişti. Benim orada dikkatimi çeken tarz, bir tarafın kendini yüksekte, diğer tarafı aşağıda görmeden böyle bir iletişimde bulunmalarıydı. Ortam tamamen denklerin karşılıklı sohbetiydi.  

Haftalar, aylar geçti ama çok geçmedi. Emine Yenge gelir de Tayyip Abi gelmez mi... Gayrettepe'deki merkezimizi bu sefer Tayyip Bey ziyaret etti. Heyecanlı bir bekleyiş. Ha geldi ha gelecek. Dakikalar geçmek nedir bilmiyor. Genç aşıkların buluşma saati beklemesi gibi. Derneğin içinde insanlar bir müddet oturuyorlar, sonra oturamıyorlar ve ayağa kalkıp dolaşmak istiyorlar. Fakat dernek kalabalık. Ayakta dolaşanlar da kör oldukları için çarpışma ihtimalleri artıyor. O yüzden kalabalık derneğin önündeki küçük bahçe taşmış durumda. Önce ekipler geldi. Hem adresi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na getirecek ekibe bildirmek, hem de ortamı görmek için. Gelen ekibin başına üşüşüldü. "Ne zaman gelecek, ne oldu, vaziyet nedir"..." Bu arada Eskortların sirenleri duyuldu. Arkadaşlarla paylaştığımız ortak duygu sanırım şuydu: Vatan ve millet için evin ağabeyini gurbete göndermişiniz. Ağabey de vazifesini yapmış olmanın şerefiyle evine geliyor. Bu çok tatlı bir duyguydu.  

Beyazay'ın bilgisayar laboratuvarı, kütüphanesi gösterildi. Henüz ilkokula bile gitmeyen minik bir kör olan Ahmet Yıldırım Sayın Başkan'a çiçek takdim etti. Bol bol sohbet edildi. Özürlülerin belki İstanbul’la ilgili pek çok sorunu vardı. Bazı arkadaşlarımız bunun bir kısmını söylemeye teşebbüs eder gibi olunca Sadık Eratik Bey hemen karşı çıktı. Misafirimize toz kondurmamaya kararlıydı. Ayrılık vakti geldi. Herkesle vedalaştı. Tam kapıdan çıkıyordu, bizim Hanife Sertkaya "Başkanım, İETT otobüsleri sesli olamaz mı?" diye seslendi. Başkan'ın duymazdan gelip ilerler diye düşündüm. Ortalık zaten gürültülüydü. Tayyip Bey durdu ve geri Hanife'nin yanına geldi. "Nasıl bir şey olmalı sence?" diye sordu. Hanife de sanıyorum beklemiyordu ki, üstün körü izah etti. Tayyip Bey bana döndü, "Lokman, üzerinde çalışında yapabileceğimiz bir şey varsa yapalım." diye talimat verdi bana. O davranışı bana çok manidar geldi. Demek ki "Acaba vatandaşlarım, özürlüler için daha ne yapılabilir" diye bir arayışın içerisindeydi. Daha sonra katıldığım toplantılarda da aynı gözlemi yaptım. Hakikaten daha ne yapılabilir diye bir arayış içerisinde. 

Daha sonra yıllar geçti. Aynen sıcak ilişkiler devam etti. Fakat bu sefer tersine bir durum söz konusu oldu. Recep Tayyip Erdoğan şiir okuduğu için ceza aldı. Beyazay başka derneklerle de bir arada Sayın Başkanı ziyarete gitti. Yanındayız ziyareti. Bir insanın şiir okumasıyla hapse girmesi kolay kolay açıklanabilir bir şey değildi. Normal yapı da bir insanın bunu anlaması mümkün değildi. Bir sivil toplum kuruluşu da haksızlığa uğrayanın yanında elbette olacaktı. Basına da benzeri cümlelerle olayla ilgili görüşler açıklandı. Sayın Başkan'ın yanında olduğumuz ifade edildi. Verilen ceza iptal edilmedi. Haksızlık devam etti. Tayyip Abi'yi Pınarhisar cezaevine götürmek durumunda kaldık. 10 binlerce insan Pınarhisar'a yola çıktıklarında aralarında Beyazaylılar da vardı. Ne hazin bir gündü o gün. İstanbullulara hizmet etmiş, özürlüleri bağrına basmış bir insanı uydurma bir suçtan dolayı cezaevine götürmek. Kahredici bir durumdu. Hizmet etmeyenler, başarısız olanların hiç biri cezaevine girmemişti. Ama o gün insanların beden dilleriyle verdikleri şu mesaj sonra hayata geçecekti: "Başarısızların ödüllendirildiği, başarılıların cezalandırıldığı dolayısıyla çalışmanın suç sayıldığı bu durum değişmeliydi ve değiştirilecekti." Cezaevindeki ziyaretler de devam etti. Burada siyasetin, ideolojinin ötesinde bir durum vardı. Tamamen insani bir durum vardı.  

Yıllar geçti ama uzun yıllar geçmedi. Tayyip Erdoğan bir partinin kurulmasına öncülük etti. Pek çok badire atlatıldıktan sonra Recep Tayyip Erdoğan Başbakan oldu. Tarih 2007. Şehir İstanbul. Mekan Üsküdar. Sefa Restaurant. Binlerce öğrenci ve davetli iştirak ediyor. Şimdi Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisi olan Ahmet Yıldırım özürlü öğrencilerin görüşlerini kürsüden anlatıyor. Özürlü öğrenciler mehter gösterisi yapıyorlar. Misafirler arasında İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve İstanbul'un önde gelen siyasetçi ve bürokratları var. Bir de mütevazı bir şahsiyet var: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyp Erdoğan. Salondaki herkesin rahatça görebildiği pankartta şu yazılı: Beyazay ve Tayyip Abi, Bir Kardeşlik Hikayesi…

 

 

 

New Page 1
Ak Parti Web Sitesi