.:: Lokman AYVA ::. İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın Resmi ve İstanbul Resimleri
Yakınlaştır
1x 2x 4x 6x 8x

Türkçe - English

New Page 1

İLETİŞİM

 

 

 
 
İçi Dışı Bir Ülke ve İçi Dışı Bir Siyaset

Yazının başlığı "özü sözü bir" de olabilirdi. Hatta "özü sözü bir" deyimine "davranışı" kelimesini de beklemekte fayda olabilir. Bu sözleri okurken "Siyaset ve içi dışı bir olmak" kavramlarını yan yana  pek de anlaşılır bulmadığınızı düşünüyorum. Sanki ikisi birlike "yanan su" kadar tezat görünüyor değil mi? Ya ülkenin içi dışı bir olmak konusuna ne diyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Daha da ağır bir soru sormak istiyorum müsaade ederseniz: Ya siz, evet siz içi dışı bir olmayan bir ülkede, içi dışı bir olmayan siyasetle yönetilmek ister misiniz? Evet, ben de istemem. Ben toplumumuzun çoğunluğunun da bunu istemeyeceğini düşünüyorum. Yahu iyi de zaten normal olarak niye isteyelim ki böyle tuhaf bir şeyi? Yani siyasetçi konuşuyor ve diyor ki, "Size konforlu bir hayat hazırlayacağız." Tabi dışından bu. İçinden de "Avucunuzu yalarsınız. Önce ben işimi göreyim de."diyor. Biz de adama güveniyoruz, alkışlıyoruz. Düştüğümüz durumu düşünün. Ama ben mutluyum ki hep beraber bunlardan rahatsızız. Diyoruz ki, "Kardeşim ikiyüzlü, birden fazla yüzlü, çok yüzlü hiç bir şey istemiyorum. Mış gibi bir şey istemiyoruz. Her şey ne ise o olmalı." "Somut örnekler verebilir misin?" derseniz, somut örnekten bol ne var?" derim. Mesela CHP'yi biz sosyal demokrat parti bilirdik ve kendileri de öyle söylerlerdi. Meğer değillermiş. Şimdiye kadar pek çok iddia vardı ama Sosyalist Enternasyonal Etik Komisyon bunu gündemine aldı. Şimdi ne olacak? Kime ne yapılmış oldu? Yıllarca bu partiye güvenen insanlara ne denecek? Daha fazla söylemek istemiyorum, çünkü ben bir tarafım. Hem de, fikirlerimi yazmam için ayrılmış sayfaları polemik için kullanarak, burada eleştirdiğim duruma düşmek istemem. Ama kim olursa olsun, hangi siyasetçi olursa olsun hiç birimiz içi dışı başka olmak hakkına sahip değiliz.

Pekiyi içi dışı başka ülke olmak meselesine ne diyoruz? Yani ülkede diyelim ki işkence yapılıyor, biz de diyoruz ki "İşkence mi o da ne? Biz de öyle bir şey yok." Diyorlar ki "Eğitim sorununuz var." Biz de diyoruz ki, "Eğitim sorunu mu? Siz ne kadar cahilsiniz yahu. Bizim hepimiz üniversite mezunuyuz. Üniversite sınavına giren 2 milyon kişi meselesi ise; onlar aslında senede bir gün tavla partisine giden gençler. İşsizlik mi? Bizde işsizlik yoktur ki? Sizin işsiz zannettiğiniz kişiler bizim kaldırım mühendislerimizdir. Çünkü kaldırımlarımız kötü değil ama değişik olduğu için böyle bir mühendislik icat ettik." Tabi bizimkiler böyle derler demesine de karşı taraf ne anlar orası ayrı. Ben ilkokul yıllarında sınava girer çıkınca mutlu olurdum. Çünkü soruların hepsini yapardım. Fakat beklediğimin altında notlar gelirdi. Meğer soruların hepsini cevaplamışım da bazılarını yanlış cevaplamışım. Benim yalan söylemem, karşımdakini kandırabildiğim anlamına gelmez ki. İşte maalesef Türkiye ile ilgili de yurtdışında buna benzer temsiller yapılmış. Ben malum Avrupa Konseyi Parlamenterler üyesiyim. Konsey AB'den farklı. Konsey'in 47 üyesi var, AB'nin 27. Konsey daha eski bir kuruluş ve ekonomik boyutu yok. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü değerlerini ayakta tutma misyonuna sahip. Bizim yaygın olarak bildiğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Konsey'e ait. Tabi bu kapsamda eğitimden aileye, kadın haklarından ayrımcılığa kadar pek çok konu ele alınıyor. Mesela 20 yaş altı gençlerin intiharları konuşuluyor. Her ülke temsilcisi 47 üye ülkenin sorunlarını çözmeye gayret ediyor. Bazı gelişmemiş ülke temsilcileri, aralarında sorun olan başka ülkelere kendilerince gol atmaya falan çalışıyorlar. Tabi bu da çok tuhaf karşılanıyor. Çünkü herkes her şeyi biliyor. Çok iyi bilinen ülkelerden biri de Türkiye. 2004'ten itibaren müthiş bir itibar yükselmesi olmuş. Bu yükselme de lokumla baklavayla falan olmamış. Düşünün biz buranın kurucusu ülkelerinden biriyiz, yani demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü yüceltmek istiyoruz diye kurucu olmuşuz; ancak 3 tane darbe, 1 tane de post modern darbe yapmışız. Adamlar "Devlet vatandaşa saygı gösterecek, birileri devleti kullanarak vatandaşa işkence yapmayacak" demişler, biz yıllarca tersini yapmışız. Onlar demokratik değilsiniz diye aleyhimizde karar almışlar, bizim siyasetçiler, "Dış mihraklar" diye konuyu bize aktarmışlar. Allah'tan 2004'e kadar "Biz adamlara küfredeceğimize kendimizi iyileştirelim." denmiş ve reformlar yapılmış. Şimdi izlenen siyaset bu. Yani diyoruz ki, "Bizim insanımız da dünyadakilerden daha iyi ve daha güzel hizmetlere, muameleye layıktır. Söyleyin kardeşim eksiğimizi biz de düzeltelim."

Bunun ne zararı var. Ülkemiz daha demokratik olsa, insanca bir hayat sürsek, sağlık, eğitim sorunlarımız, işsizlik sorunlarımız olmasa ne mahsuru var. O yüzden yanlışımız varsa düzeltelim, yoksa da adamları çağırıp gösterelim. Tabi ki bu hizmetleri birilerine yaranmak için değil, insanımız layık olduğu için yapalım. Keşke baştan beri de böyle düşünselerdi.

Sonuç olarak şunu söylemek isterim: İster her hangi bir meslek erbabı, ister siyasetçi, doktor, avukat, hâkim ya da ne olursak olalım lütfen içimiz dışımız bir, özü, sözü ve davranışı bir olalım. Ülkemizin de bu halde olmasına titizlik gösterelim. Birilerinin ülkemizi içi dışı başka bir şekle sokmasına müsaade etmeyelim.

 

 

 

New Page 1
Ak Parti Web Sitesi