MESLEKİ EĞİTİM VE ENGELLİLER
Eğitim ve öğrenme insan hayatının her dönemini kapsamaktadır. Bu nedenle hayat boyu öğrenim; özürlü olsun ya da olmasın kişilerin gerek topluma kazandırılmasında gerek tüketimden üretime geçmesinde en önemli etkenlerdendir.
Eğitimli ve kendisini yeni şartlara göre devamlı yenileyerek geliştirebilen bir işgücü, ülkelerin sahip oldukları en önemli rekabet unsurudur. İşgücünün kendisini devamlı yenileme ve geliştirmesi zorunluluğu, bu yeniliği sağlamanın en temel yöntemi olan yaygın eğitimin öneminin de her geçen gün artmasına yol açmaktadır.
Bireylere, hayatlarının her döneminde eğitim sunma amacını gerçekleştirmek için ortaya çıkmış olan yaygın eğitim ekonomik ve sosyal gelişime de önemli ölçüde yardımcı olmaktadır.
Hız eksenli bir değişimin yaşandığı dünyamızda örgün eğitim sistemleri ne kadar etkin ve verimli olurlarsa olsunlar, eğitimin sadece okullarla sınırlanması yanlış olacaktır. Günümüzde, kalkınmış ya da kalkınmakta olan hemen her ülkede, yaygın eğitimin, artık eğitim sisteminin asli bir alt sistemi olduğu kabul edilmekte; toplumun ve bireylerin hızla değişen eğitim ihtiyaçlarını karşılama girişimlerinin yaygın eğitim alanında yoğunlaştığı; ülke nüfusunun genelini içine alacak ölçekte düzenlenmiş ve iyi desteklenmiş eğitim hizmetleri sunulmasının bireysel, toplumsal ve ekonomik olduğu kadar, kültürel nedenlerle de ulusal eğitim politikalarının temel bir parçası haline geldiği; bu anlayışını giderek hızla yaygınlaştığı görülmektedir.
Ülkeler artık, sahip oldukları işgücünün sadece ne kadar eğitimli olduğuyla değil, küreselleşen dünyada rekabet edip edemeyeceğiyle de ilgilenmek zorundadırlar. Eğitimli ve kendisini yeni şartlara göre devamlı yenileyerek geliştirebilen bir işgücü, ülkelerin sahip oldukları en önemli rekabet unsurudur. İşgücünün kendisini devamlı yenileme ve geliştirmesi zorunluluğu, bu yeniliği sağlamanın en temel yöntemi olan yaygın eğitimin öneminin de her geçen gün artmasına yol açmaktadır. Tepe, A.(2007) (Yayınlanmış Doktora Tezi).İstanbul Üniversitesi.
Ülkemizde belediye ve sivil toplum kuruluşlarının eğitimde yetki ve sorumluluk sahibi oldukları alan yaygın eğitimdir. Özürlü olsun ya da olmasın halka en yakın ve hizmet sağlama açısından etkinlik düzeyi en yüksek olan yerel yönetim birimleri ve sivil toplum kuruluşlarıdır.
Millî Eğitim Bakanlığı Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliğinin 4. maddesinde ise mesleki eğitim kursları yaygın eğitimin içerisinde şu şekilde yer almaktadır:
Yaygın Eğitim ; Örgün eğitim sistemine hiç girmemiş ya da her hangi bir kademesinde bulunan veya bu kademelerden çıkmış bireylere; ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmelerini sağlayıcı nitelikte, çeşitli süre ve düzeylerde hayat boyu yapılan eğitim-öğretim, üretim, rehberlik ve uygulama etkinliklerinin tümünü kapsamaktadır.
Yaygın eğitimin gerekliliği ve uygulama alanlarına ile ilgili bir çok kaynaklara ulaşabilmek mümkündür.
Özürlüler de mesleki eğitim gerekliliği şu şekilde tanımlanabilir; ulaşım ve mekanın özürlüye uygun olmaması nedeni ile temel eğitime devam edemeyen yada meslek edindirme kurslarına gidemeyen yetişkin özürlülerin hayata kazandırılması, beceri ve özür durumlarına göre çalışabilecekleri bir alanda istihdam edilmelerini sağlamak amacı ile düzenlenen kurslardır.
Ülkemizde, yaygın eğitime olan ihtiyaç önemli ölçüde örgün eğitim sisteminin eksiklerinden kaynaklanmaktadır. Okul bina ve eğitim ekipmanlarının yeterli seviyede olmaması, bazı yörelerde öğretmen yetersizliği, özürlülerin ulaşımda yaşadığı sıkıntılar, toplumun özürlülere olan önyargıları gibi sebepler özürlü bireyi temel eğitim imkanlarından daha yoksun bırakmaktadır.
Özürlü bireyin değişen ve çeşitlenen toplumsal rollere ve ekonomik ve teknolojik gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni gerekliliklere uyum sağlayabilse için, hayat boyu devam eden bir süreçte eğitilmelerine ihtiyaç duyulmaktadır.
ENGELLİLER VE ULUSLARARASI MESLEKİ EĞİTİM SÜRECİ
Uluslararası Çalışma Konferansı’ nın 1983 yılında Cenevre’ de yapılan 69’ uncu toplantısında kabul edilen 159 sayılı sözleşmesinde mesleki eğitim şu şekilde açıklanmaktadır.
Sözleşme 1 Ocak 1996 tarihine kadar aralarında Almanya, Fransa ve Hollanda gibi Batı Avrupa ülkelerinin de bulunduğu Uluslararası Çalışma Teşkilatı üyesi 56 ülke tarafından onaylanmıştır. Sözleşmeye göre; milli koşullar ve imkanlara uygun olarak devlet, özürlülerin mesleki uyumu ve istihdamı için bir program uygulayacak ve alınan önlemleri ilgili tüm özürlü kategorileri için geçerli olmasını sağlayacaktır.
Sözleşme, özürlü kişilere gereken biçimde uyarlanmış mesleki rehberlik, mesleki eğitim, işe yerleştirme, istihdam ve benzeri hizmetlerin sağlanmasını öngörmektedir.
Sözleşme ile milli mevzuatımız ve uygulamalarımız karşılaştırılarak yapılan değerlendirmede; “Uluslararası Çalışma Teşkilatı’ nın (ILO) Sakatların Mesleki Rehabilitasyonu istihdamına İlişkin 159 Sayılı sözleşmesinin onaylanmasının Milli mevzuatımız açısından bir olumsuzluk yaratmayacağı, anılan sözleşmenin onaylanmasının uygun ve yararlı olacağı düşünülmektedir” sonucuna varılmıştır (ENÇ Mitat,1968: Ruhbilim, Eğitim ve Öğrenimleri).
Sözleşmede öngörülen hizmetlerin Milli mevzuatlara uygun olması ve uygulamanın yararlı olduğu kanısına varılması önemli bir husustur. Ülkemiz uygulamasında ise mesleki rehberlik ve uygulama süreci uluslar arası düzeye henüz varamamıştır.
Birleşmiş Milletler, 1993 yılında özürlülük alanında büyük bir adım atmış ve “Özürlüler İçin Fırsat Eşitliği Konusunda Standart Kuralları kabul etmiştir. Bu kurallar, politika yapıcıların; teknik ve insan hakları temelinde ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve hükümet kuruluşları arasında işbirliği yapabilecekleri bir araç olma özelliği taşımaktadır.
Standart kurallar 22 maddeden oluşmakta olup bunların sekizi özürlülerin eğitim ve istihdamı ile ilgilidir. Özürlülerin eğitim hakkını düzenleyen altıncı maddeye göre devletler, özürlülere bir bütün halinde ve herkesle aynı haklara sahip olacak şekilde ilk, orta ve yüksek eğitim fırsatı verilmesi ilkesini kabul etmeli ve özürlülerin eğitimi ulusal eğitimin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Özürlülerin istihdam hakkını düzenleyen maddelerde de, özürlülerin istihdam alanında haklarını aramaları için güçlendirilmeleri, hem kırsal hem de kentsel alanlarda üretici ve gelir getirici bir işe sahip olmaları konusunda gerekli tedbirlerin alınması gerektiği vurgulanmıştır.
1961 yılında çalışanların temel haklarına yönelik onaylanan Avrupa Sosyal Şartı’nın içeriği 1988 yılında eklenen bir protokolle genişlemiştir. Bu değişiklik sonucunda Şartın 10. Maddesi, özürlülerin mesleki eğitim hizmetlerinden yararlanma haklarının güvence altına alınması gerektiğini vurgulamıştır. Bu maddede; diğer bütün bireyler gibi özürlülerin teknik ve mesleki eğitim olanaklarından, çıraklık eğitimi programlarından yararlandırılmalarının güvence altına alınması gerektiği, bunu yaparken de mutlaka işveren ve çalışanların örgütleriyle işbirliği kurulması gerektiği vurgulanmıştır.
Avrupa Birliği, 1995 yılında “Özürlülerin Mesleki Değerlendirilmelerine İlişkin Şart”ı kabul edilmiştir. Bu Şartta özürlülerin mesleki açıdan değerlendirmeye tabi tutulmalarının onların mesleki entegrasyon, bağımsız yaşam ve nihayetinde toplumsal yaşama tam katılımlarında çok önemli bir yere sahip olduğu vurgulanmıştır. AB’ye üye bütün ülkelerin bu doğrultuda gerekli önlemleri almaları istenmiştir.
Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde, mesleki vasıf özürlülerin sürdürülebilir mesleki entegrasyonlarında temel araç olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak da AB’ye üye ülkeler, hem genel eğitim hem de genel mesleki eğitim sistemlerinde özürlülerin de yer almaları için çeşitli düzenlemeler yapmaktadır. Bu ülkeler, özürlüler için özel mesleki eğitim programlarını normal eğitim sistemine katılamayanlar için yapılandırmaktadır. Ayrıca, bazı ülkelerde mesleki eğitim alan özürlüler için bireysel yardım sistemleri geliştirilmiştir. Özürlüler, bireysel düzeyde mali ve teknik yardım almaktadır. Özellikle bilgi teknolojisi gibi yeni teknolojiler hızla yayılmaktadır Mutluoğlu, L(2004), “Türkiye’ de Çıraklık Eğitim Sisteminde Özürlüler,” Özveri, Cilt:1 Sayı:2).
ENGELLİLER ve MESLEKİ EĞİTİM’ DE TÜRKİYE SÜRECİ
Mesleki Eğitim ile ilgili kanun maddelerinin bilinmesi gerek uygulayıcı kurumu gerekse eğitim alma hakkını elde etmeye çalışan bireyleri yakından ilgilendirmektedir. Özürlülerin Mesleki Eğitimleri; 01.07.2005 tarihinde yenilenen Özürlüler kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin 13. maddesinde ise şu şekilde yer almaktadır :
“Özürlülerin yeteneklerine göre mesleğini seçme ve bu alanda eğitim alma hakkı kısıtlanamaz.”
Madde gereğince özürlü bireyler yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitim talep hakkına sahiptirler. İlgili kurumların ise özürlülerin meslek sahibi olmalarını sağlayıcı mekan ve eğitim branşları tahsis ederek istihdam alanında vasıflı olmalarını sağlamaktır. Bireylerin ekonomik ve sosyal refahının sağlanması amacıyla meslekî rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması esastır(http://www.korlerfederasyonu.org.tr).
Ülkemizde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu (İŞKUR), Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Sivil Toplum Kuruluşları ve yerel yönetimler bünyesinde çeşitli mesleki rehabilitasyon ve mesleki eğitim/meslek edindirme hizmetleri yürütülmektedir.
Halen Türkiye’de bütün illerde ve 109 meslekte gerçekleştirilen çıraklık eğitiminin özürlüleri de içine alan bir yapıya kavuşturulmaması ve buna yönelik politikalar geliştirilmemesi, özürlü işsizliğinin çözüm sağlayıcı bir biçimde ele alınmadığını göstermektedir.
MESLEKİ EĞİTİM İSTATİSTİKLERİ
Meslek eğitimleri ile ilgili 3308 sayılı kanun maddesinin uygulanmaya başladığı 1983 tarihi itibarı ile ilk kayıtlar 1997 yılı ve sonrasını kapsamaktadır. Mesleki eğitimlerinin uygulama süreci istatistik veriler ile şu şekilde belirtilmektedir:
1997-1998 öğretim yılında 62, 1998-1999 öğretim yılında 133, 1999-2000 öğretim yılında 121, 2000-2001 öğretim yılında da 35 özürlü genç çıraklık eğitiminden yararlanmıştır.(MEB,2001). Bu sayılardan da görüleceği üzere özürlü gençler çıraklık eğitiminden yok denecek kadar az sayıda yararlanmaktadır.
Ayrıca, çıraklık eğitiminden yararlanan özürlü gençler için herhangi bir destek hizmet sağlanmamakta ve bu gençler özel bir ilgi grubu olarak değerlendirilmemektedir (OSUNCUK Hatice,2004: ÖZ-VERİ).
Meslek eğitimlerinden faydalanabilen özürlü gençlerin sayısının yok denecek kadar az olmasının nedenleri arasında bilgilendirme, yönlendirme, özre uygun eğitim eksikliği, maddi olanaklar ve ulaşım nedenleri sayılabilir.
ENGELLİLER,MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI VE İŞKUR MESLEKİ EĞİTİM SÜRECİ
Türkiye İş Kurumu ve MEB Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü özürlülere yönelik meslek edindirme kursları düzenlemektedir. Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme kurslarından yararlanabilmek için özürlünün;
a) 15 yaşından gün almış,
b) En az ilkokul mezunu (Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile kalkınmada öncelikli illerde açılacak kurslara okuma-yazma bilenler de katılabilmektedir.),
c) En az %40 oranında özürlü,
d) Yetiştirilecek mesleğe uygun özelliklere sahip,
e) Kuruma kayıtlı açık işsiz olması gerekmektedir.
Yetişkin özürlülerin meslek sahibi olmalarında devlet destekli kurslar son derece önemli olmasına rağmen uygulamada bulunan eksiklikler nedeni ile yeterli seviyede değildir. Geçim sıkıntısı yaşayan aynı zamanda okuma yazma bilmeyen bir özürlüyü aynı anda eğitime ve istihdama yönlendirememek büyük bir eksikliktir. Gelişen teknoloji içinde bireyin yeni şartlara uyum sağlaması ve çalıştığı alanla ilgili geliştirici eğitimlere katılması malesef mümkün olmamaktadır. Sonuç olarak özürlü birey, eğitimden ziyade çalışma hayatını tercih ettiğinden dolayı öğrenim seviyesi düşük ve vasıflı eleman olmaktan yoksun bırakılmaktadır.
İŞ MESLEK ANALİZİ ve İSTİHDAM İSTATİSTİKLERİ
İş ve meslek analizleri ile ilgili çalışmalar, Özürlüler İdaresi Başkanlığı’ nın koordinatörlüğünde Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Meslek analizi ile istihdam istatistiki verileri, düzenlenen kursların yetersizliğini ortaya koymaktadır. Kursların yetersizliği işgücü piyasasında da kendini göstermektedir. İş hayatında yer almak isteyen özürlülerin eğitim düzeylerinin düşük olması ve herhangi bir mesleki bilgi ve beceriye sahip olmaması işverenlerin özürlü bireyleri işe alma konusunda isteksiz olmalarının en önemli nedenlerindendir. Bu durum, özürlü bireylerin istihdam edilebilmesindeki en büyük engeldir (Özürlülerle İlgili Mevzuat,2002: Ankara).
Meslek sahibi olmak için Türkiye İş Kurumu’nda sıra bekleyen özürlülerin 2000 yılı itibarı ile tahsil durumları şu şekildedir:
% 4,68’i okuma yazma bilmeyen,
% 4,68’i okur-yazar,
% 46,70’i ilkokul mezunu,
% 17,29’u orta ve dengi okul mezunu,
% 24,33’ünün lise ve dengi okul,
% 2,32’sinin de yüksek okul ve fakülte mezunu oldukları görülmektedir.
Yaş itibariyle dağılımına bakıldığında ise
18-19 yaş % 11,43,
20-24 yaş % 32,42,
25-29 yaş % 25,01,
30-34 yaş %15,45,
35-39 yaş % 8,86,
40-44 yaş % 4,01,
45-55 yaş ise % 2,82 oranındadır.
Millî Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü tarafınca düzenlenen meslek kursları ile Türkiye İş Kurumu’nca düzenlenen kursların mekan ve ulaşım olarak özürlüye uygun olmadığı istatistiki verilerde belirtilmektedir.
Okul öncesi eğitim kurumlarının yetersizliği ve kaynaştırma eğitiminde yaşanılan sıkıntılar ise temel eğitim sürecinde ve sonrasında ciddi problemler oluşturmaktadır. Eğitimde yaşanılan problemler, özürlülerin sosyal hayata uyum sağlamasını ve nitelikli meslek sahibi olmalarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Toplumsal kalkınmanın yerel kalkınmadan başladığı gerçeği dikkate alındığında, vatandaşa en yakın hizmet birimi olan yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının ihtiyaçların karşılanmasında en etkin rolü onayan kurumlar olması nedeni istihdama yönelik mesleki eğitim hizmetlerini artırması gerekliği kendini göstermektedir.
İnsanlara, hayatlarının her döneminde eğitim imkanı sunma amacını gerçekleştirmek için ortaya çıkmış olan yaygın eğitimi ve yaygın eğitim hizmetinin sunulmasında en etkin kurumlar hiç kuşkusuz belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarıdır.
Meslekler rehberine göre, seksenli yılların başında dünyada 14.000 mesleğin varlığından söz edilirken, bugün 36.000 mesleğin var olduğu belirtilmektedir. Yeni teknoloji ve değişimler özürlü bireyler için dezavantajı beraberinde getirmektedir. Dezavantajların avantaja döndürülebilmesi, özürlülerin yeni mesleklere uyum sağlayabilmesi en önemlisi de her ilde, her ilçede ve her mahallede hizmetin götürülebilmesi için adres yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarıdır.
Aşağıda yaygın eğitim sisteminin özellikleri verilmektedir. Maddelerin altında ise yaygın eğitim sisteminde özürlüler için olması gerekli görülen maddeler ‘önerilen’ başlıkları altında ilgili kurumlara tavsiye niteliği taşıyıcı olması bakımından öneri olarak sunulmuştur.
ENGELLİLER ve MESLEKİ EĞİTİMDE ÖNERİLEN SİSTEM ÖZELLİKLERİ
ü Yaygın eğitim hiyerarşik değildir, oluşan ihtiyaca göre düzenlenir.
Önerilen: Özürlüler de eğitim özgün olmalıdır ve oluşacak ihtiyaca göre düzenlenmelidir.
ü Zamanla ve yaşla sınırlı değildir, ilköğretimden önce verilebileceği gibi, yaşlılar için de düzenlenebilir.
Önerilen:Özründen dolayı temel eğitim alamayanlar ve örgün eğitime devam edemeyenler için yaş sınırlaması olmamalıdır.
ü Eğitim süresi zaman birimi yerine, eğitim standardına erişmek isteyen kişinin yeteneğine bağlıdır.
Önerilen:Özürlülerin yeteneklerine, özür durumlarına uygun eğitim programı belirlenmelidir.
ü Örgün eğitimde olduğu gibi belli bir mekanla sınırlı değildir. Gezici olarak daha bir çok yerde yapılabilir.
Önerilen:Özürlülerde meslek eğitimi mekanla sınırlı olmamalıdır, ulaşım ve özür durumuna göre bireye evde meslek edindirme kursu düzenlenebilmelidir.
ü Metotları eğitim konusuna göre esnek ve değişkendir. Programlar süre ve içerik olarak değişkendir.
Önerilen:Meslek kursları müfredatı ve uygulama zamanı özürlülerin durumuna göre esnek olmalıdır. Zaman ve içerik olarak değişiklikler yapılmalıdır.
ü Eğitimde klasik öğretmen-öğrenci ilişkisi yoktur, eğitim görevlileri daha çok mesleki niteliklidir.
Önerilen:Özürlülerin eğitiminde klasik öğretmen- öğrenci ilişkisi olmamalıdır. Eğitmenlerin özel eğitim alanında mutlaka bilgilendirilmeleri ve kısa süreli eğitimlere katılmaları zaruri hale getirilmelidir.
ü Genel eğitim sisteminin bir alt sistemidir.
Önerilen:Yaygın eğitim sistemi altında özürlüler için sistem oluşturulmalıdır.
ü Yaygın eğitimde devletin tekeli yoktur, özel kesim veya gönüllü kuruluşlar eliyle de yürütülebilir.
Önerilen:Özürlü eğitiminin her bölgede uygulanabilmesi için mutlaka kamu ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülmelidir.
ü Toplumun bütün üyelerini içine alır, sürekli eğitimin yollarından biridir.
Önerilen:Toplumda bulunan tüm özürlüleri içine almalıdır.
ü Düzenli örgün eğitim sisteminin dışındaki bütün eğitici faaliyetleri de düzenler.
Önerilen:Örgün eğitim sisteminin dışındaki bütün özürlü eğitici faaliyetleri de düzenlemelidir.
ü Maliyet her kurs için farklıdır.
Önerilen:Her kurs için maliyet farklı olmalıdır.
ü Yerel nitelikler taşır, programda merkeziyetçilik yoktur.
Önerilen:Yerel nitelikler taşımalıdır, program merkeziyetçiliği olmamalıdır. Kursa başvuran adayların özelliklerine ve özür durumlarına göre nitelikler belirlenebilmelidir.
ü Katılım, gönüllülük esasına dayanır, ilke öğrenmektir.
Önerilen:Gönüllülük esasına da dayanmalıdır fakat temel eğitimi olmayan özürlü bireylere istihdamla birlikte katılım mecburiyeti konulmalıdır. İlke öğrenmek ve bireyin sosyal hayata katılımını sağlamaktır.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki yetişkinlerin yaygın eğitim etkinliklerine katılıp katılmamalarını belirleyen başlıca değişkenler; sosyo-ekonomik statü, yaş ve eğitim düzeyidir. Bir yetişkinin sosyo ekonomik düzeyi ve eğitim düzeyi yükseldikçe, onun yaygın eğitim etkinliklerine katılma olasılığı da yükselmektedir. Bu olasılık, yaş arttıkça düşmektedir. Önemli olan husus bir kimsenin çocukluk ve yetişkinlik döneminde gördüğü eğitimle, yetişkinlik dönemindeki eğitim istemi arasındaki ilişkidir. Bir kimse önceden ne kadar çok eğitim görmüşsü, yetişkinlik döneminde eğitim görme istediği de o ölçüde artmaktadır. Ne kadar az eğitim görmüşse, eğitim görme isteği o ölçüde az olmaktadır.
Başka ifade ile insanlar yaygın eğitim programlarına ihtiyaçları ile ters orantılı olarak katılmaktadırlar. Tepe, A.(2007) (Yayınlanmış Doktora Tezi).İstanbul Üniversitesi.
ENGELLİLER ve MESLEKİ EĞİTİM UYGULAMA KRİTERLERİ
Özürlülere yönelik düzenlenen meslek kurslarında üç husus dikkate alınmaktadır:
1.Mimari yapının özürlüye uygun olması.
2.Ulaşım sorunu için servis tahsis edilmesi.
3.Mesleki rehberlik uygulaması.
Meslek edinme ve istihdam için başvuran her adayın; niteliklerinin, yeteneklerinin belirlenmesi özrüne göre seçmesi gereken mesleki branşın saptanması amacı ile “Eğitim ve Meslek Analizi” uygun bir test çalışması yapılması gereklidir.
Uygulama sonunda özürlü bireyin talep ettiği hizmet türü uzman kişi tarafından değerlendirilerek bireye en uygun eğitim branşına yönlendirilmesi gerekmektedir. Mesleki eğitim hizmeti alamayacak derecede ağır özrü bulunan bireyler ise ilgili kurumlara yönlendirilmelidir. Değerlendirme sonunda özürlü birey; temel, mesleki yada sosyal ve kültürel eğitim branşlarından en uygun olanına, eğitim seviyesi yeterli olan adayların ise istihdama yönlendirilmesi gerekmektedir.
Yönlendirilmesi uygun eğitim alanları üç başlıkta toplanmıştır:
1. Temel Eğitim : Kişinin temel ihtiyacını karşılayabilmesi için okuma-yazma ve bağımsız hareket derslerini kapsamaktadır.
2. Mesleki Eğitim : İstihdam alanında vasıflı meslek sahibi olmaları için düzenlenen dönemlik kurslar ile branşlarında uzmanlıklarını tescil ettirebilecekleri resmi belge almalarını sağlayan kursları kapsamaktadır.
3. Sosyal ve Kültürel Eğitim : Mekan ve ulaşım sorunu nedeeni ile kültürel ve sosyal aktivitelere katılamayanlar için alternatif sanat dallarında kendilerini ifade edebilecekleri branşları kapsamaktadır.
Türkiye Beyazay Derneği
Mesleki Eğitim ve Özürlü Kariyeri Proje Koordinatörü
Hanife BAYKAL
hanifebaykal34@hotmail.com
http://www.egitimherengeliasar.org/Post.aspx?PostId=392