Değerli arkadaşlar Gönül Teli grubuna atılmış olan ve Ergün İşeri adlı bir vatandaşımız tarafından kaleme alındığını zannettiğimiz "Referandum ve engelliler" yazısının değerlendirmesini yaptık. Belirttiği hususları maddeleştirip değerlendirdikten sonra en aşağıda yazısının tam metnini verdik.
Ergün İşeri de zoru seçenlerden. Özürlülerle ilgili hükmü olumsuzlamak için anlaşılan epey zorlanmış. Nereden mi anladım? Çünkü, ilgili ilgisiz ilişkiler kurmuş. Şöyle ki,
1. Söz konusu Yasa, AKP tarafından hazırlanmış, AKP'li milletvekillerinin oylarıyla TBMM'den geçmiş, AKP kökenli Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.
C: Bir sonraki aşamayı da ben söyleyeyim. Meclis'teki ana muhalefetin ve DSP'nin imzasıyla Anayasa Mahkemesi'ne gitmiş, orada da yargılanmış ve bir kaç düzeltme ile oy verilebilir hale getirilmiştir. AK PARTİ tarafından hazırlandı diye kötü mü oldu? Ya da AYM inceledi ve problemsiz gördü diye iyi mi oldu? Biz İsviçre'den Medeni Kanunu aldık. İyi mi kötü mü? Amerikalılar'dan da uçağı aldık. Ben tabi bu yaklaşımın mantığını değerlendiremiyorum. O zaman AK PARTİ'nin yaptığı duble yollardan, organize ettiği uçaklardan faydalanmayacak, vereceği maaş zamlarını almaaycak, gevurların bulduğu kanser ilacını da kullanmayalım mı?
2. Referandumla ilgili başlatılan kampanya, kullanılan dilden başlayarak neyin neden yapıldığını anlamaktan uzaklaştıran, akılları karıştıran yol ve yöntemler adeta referandumun kendisini gölge bırakacak bir boyut kazanmıştır. Bu konuda iktidar partisi AKP hiçbir kural ve yasa tanımaksızın her yolu denemekten kaçınmamaktadır.
C: bu cümlelerle ne dendiğini ben anlamadım. Siz anladınız mı bilemiyorum. Acaba metinde sözü edildiği gibi bizzat arkadaşımız tarafından referandum laf kalabalığına getirilmeye mi çalışılıyor? Yoksa Olumsuz pozisyondaki arkadaşlarımızın yaptığı gibi Anayasa paketiyle ilgisi olmayan mayınlı araziler, sağlık hizmetleri, İsraille ilişkiler, özelleştirmeler gibi konuları gündeme getirmeler mi kastediliyor? Sanırım bu durumları değerlendirmek durumunda kaldığım için benim gibi "EVET" verecekler kastedilmiyordur.
3. Giderek gerilen ortamda, iktidar kendi cephesini pekiştirmek için çeşitli toplum kesimlerini gözüne kestirmiştir. Anayasa'da yapılacak değişiklikler arasındaki bazı maddeler, bu hedef kitleleri etkilemeye dönük olarak hazırlanmış izlenimi vermektedir.
C: Bu tespitle ilgili bir sorum var: Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri kendi halkını değil de İsrail, Yunan halkını mı memnun etmeye çalışmalıdır sizce? Düşünebiliyor musunuz, toplum kesimlerinin memnun olması için bir takım anayasa maddelerini değiştiriyor diye Parlementonun 336 milletvekili ayıplanıyor? Ben halkımı memnun etmeyeceğim de kimi memnun edeceğim Allah aşkına? Bunu yapmayayım da "bu gün git yarın gel" mi diyeyim, Dersim'de yapılanlar gibi mi yapayım, özürlülere bakım desteği vererek en temel hakkı olan insanca yaşama hakkını kullanmasına yıllarca yapıldığı gibi engel mi olayım? Anlaşılıyor ki yüzbinlerce derslik yapmak yerine bankaları hortumlamak, insan hakları, demokrasi, özgürlükler yerine darbe, işkence, faili meçhuller iyi yönetim uygulamarlı bu zihniyete göre.
4. 10. Madde değişikliği engellilere yeni bir hak getirmeyecek Bu hedef kitlelerden birisini de engelliler oluşturmaktadır. 26 Maddeden oluşan yasanın engellileri doğrudan ilgilendiren bölümü, yasa önünde eşitlik başlığını taşıyan 10. Madde'ye yapılan eklemedir. 27580 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 5982 sayılı Yasa ile Anayasa'nın 10. Maddesine; "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz" ibaresi eklenmiştir.[1] AKP, referandumla ilgili olarak yayınladığı broşürde, yapılan değişikliğin "Dezavantajlı kesimler" olarak nitelediği kadınların, çocukların, engellilerin, yaşlıların, şehit dul ve yetimleri ile gazilerin "her alanda avantajlı olmaları"nı sağlayacağı iddiasındadır.[2] Anayasa'da yapılacak bu değişikliğin, engellilere ne gibi "avantaj" sağlayacağına ise değinilmemektedir. Değinilmemesinin nedeni, aslında pratik olarak bir etkisinin bulunmadığını çok iyi bilmelerinden kaynaklanmaktadır.
C: Bir faşizan devlet zihniyetinin tepe taklak olduğunun farkına varılmaması bana ilginç geldi. "Bu pakette kaysı var mı, fındık var mı?" diyen yaklaşımı burada da görüyoruz. "din, dil, ırk, mezhep, siyasi görüş farkı gözetmeksizin kanun önünde herkes eşittir." ifadesi ne getirir insanlara? Mesela insanların sigortasız çalıştırılamayacağını anlayabilir misiniz? Anlayamazsınız. Çünkü o, kanunun konusudur. Ama her türlü işlemde herkesin eşit olduğunu çıkarırsınız. AYM kararlarını incelediğinizde görürsünüz ki, kanunların iptal gerekçesi genellikle de bu eşitlik maddesidir. "alınacak tedbirler eşitliğe aykırı sayılmaz" ifadesiyle özürlülerin neler elde edeceği insanların hayal gücüne bağlıdır. Mesela "belediye veya il genel meclislerinde 3'er üye özürlü kişiler arasından seçilir" diye bir kanun çıkarsanız hangi anayasa maddesi engelleyebilir? Bu durumu hangi alanda uygulayamazsınız ki? Her alanda uygulayabilirsiniz. Devletin eşitlik anlayışı değişmektedir. Bundan sonra koruyacaklar ve korunacaklar diye iki toplum kesimi olmayacaktır. Özürlülerin ihtiyaç duyduğu hiç bir konu "eşitlik ilkesine aykırı" diye reddedilemez. "Şimdiye kadar reddedildi mi" diye sorabilirsiniz. Ancak bu gerekçe yüzünden aşağılardan yukarı çıkamadı ki kanunlar. Bundan sonra "Vah yavrum kör olmasaydın kitabı okuyabilirdin." denmeyecek, "Yavrum, sana defolu hizmet verilmeyip kabartma kitap verilseydi kitabı okuyabilirdin." olacak.
5. İştee bu nedenle engellileri ikna edebilmek için her şeyi eğip bükmekte, gerçeği çarpıtmakta, yetmediği yerde tehdit etmektedirler. Bu tutumlarının, engelliler özelindeki örnekleri de oldukça çarpıcıdır. Kendisi de görme engelli olan AKP kurucularından ve İstanbul Milletvekili olan Lokman Ayva, Rüstem Batum'un programına konuk olduğunda değişikliği şu sözlerle izah etmeye çalışmaktadır: "Kanunlarda, yönetmeliklerde bir dayanak noktası olması lazım... Peki şu anda kanunlarda, yönetmeliklerde ayrımcılık maddeleri neden var? Eşitlik maddesinde bu hususlar olmadığı için eşitsizlikler oluşmuştur."
C: Arkadaşımıza bir Danıştay kararı söylemek zorundayım: İstanbul Tekn. Üniversitesi Konservatuar bölümüne girmekle ilgili yazılı ve sözlü bütün sınavları geçen Ceyda Evrim Çam'ı görme özürlü olduğu için okula almadı. Evrim'in itirazını mahkeme reddetti ve bu sınavları kazanmış çocuğu okula almayanları haklı buldu. Okulun almama gerekçesi de çok ilginç: "Bizim görme özürlülerin eğitimi için şartlarımız uygun değildir." Hani hepimiz eşittik? Neden gerekli tedbirleri almadığı için okul yönetimi hatalı bulunmadı? Tekerlekli sandalye kullanan arkadaşımız asansör olmadığı için noterin katına çıkamıyor. Noter aşağı katibi gönderiyor. Noter kendi eksiğinden dolayı özür dilemek yerine özürlü arkadaşımıza ilave fatura kesiyor. Bu mu eşitlik? Özürlü otomobillerindeki ÖTV muafiyetlerini hangi anayasa maddesine dayandırırsınız? 61. maddeye güvenmeyin, çünkü özürlülerin korunacaklarını söyler, otomobil kullanabileceklerini bile kabul etmez. Eğer bu anayasa maddesi değişmez ve bir vatandaş şöyle bir dava açarsa sonuç ne olur zannediyorsunuz? "Bazı vatandaşlara otomobil alırken ÖTV veya KDV muafiyeti sağlanıyor. Ben de eşitlik maddesi gereği otomobilimi ÖTV'siz, eğitim, iş ve günlük hayatımdaki kullandığım malzemeleri KDV'siz satın almak istiyorum. Çünkü, kanun önünde hepimiz eşit olmalıyız" AYM kararı şöyle olur: "İlgili maddelerin iptali ve yasamanın 6 ay içinde bir kanun yapmasına karar verilmiştir." Bu söylediğimizin neden olmayacağını anayasa maddelerine referans vererek ispat etmesi lazım.
6. Benzeri bir izah çabası Aksiyon Dergisi'nin 816. sayısında yer almıştır. Tuba Kabacaoğlu, imzasıyla yayınlanan yazının başlığı, bir anlamda yazının mantığını da ortaya koymuştur: " Ah şu 10'uncu madde engeli bir kalksa!" Bu başlığı okuyan, kesin olarak, Anayasa'nın 10. Maddesinin engellilerin haklarını engellediği gibi bir düşünceye kapılacaktır. Oysa Anayasa'nın 10. Maddesindeki mevcut düzenleme, bugüne kadar hiçbir davada, engelliler aleyhine yorumlanacak, "eşitsizlik" yaratacak karara dönüşmemiştir. Dönüşmesi de mümkün değildir."
C: Aksiyon'daki görüşe katılıyorum. 5. maddede yazdıklarımı tekrar etmeyeceğim. İlaveten, "Bundan sonra kaza yapmam. Çünkü şu ana kadar yapmadım." ifadesi ne kadar abes ise "Bu güne kadar hiç bir davada, engelliler aleyhine yorumlanacak, "eşitsizlik" yaratacak karara dönüşmemiştir. Dönüşmesi de mümkün değildir." ifadesi de o kadar abestir. Şu ana kadar olmaması, bundan sonra olmayacağı anlamına gelmez. Neden mümkün olmadığını hukuki olarak gerekçelendirmeniz lazım.
7. Gerek Lokman Ayva gerekse Aksiyon dergisindeki yazı Anayasa'daki yasa önünde eşitlik kavramını tümüyle tersinden okuyan bir yöntem izleyerek, bir tür yanılsama yaratmaktadır.
C: Bunu nasıl yapmışız anlamadım. Biz neler de yaparmışız. Benim nasıl okuduğum cevaplarımdan anlaşılacaktır. Ama Ayağı aksayan kardeşlerimin bile sınavlarda ilk üçe girmelerine rağmen öğretim üyesi, hakim savcı, uzman yardımcısı, müfettiş yardımcısı olarak atanmamalarını ister tersinden, ister doğrudan okuyun kanun önünde eşit olmak maddesiyle nasıl açıklıyorsunuz?
8. Aksiyon dergisi yazarı, 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Yasa'nın Anayasal bir zemini bulunmadığını, Anayasa'nın 10. Maddesinde AKP'nin önerdiği biçimde değişiklik olursa, bu yasa ve yönetmeliklerin "kendine anayasal bir zemin" bulacağını ileri sürmektedir. Diyelim ki bu iddia doğru, aynı yazar Anayasal zemini olmayan bir yasanın neden çıkarıldığını sorumlularına hiç sorma zahmetine katlanmamaktadır.
C: Burası sizce de komik değil mi? Adeta bir fıkra. Birisi arabasıyla vatandaşa çarpıyor. Doktora tekme tokat arkadaşımız girişiyor. Gerekçe de, "yasal olarak yaralanmaması gereken adamı neden tedavi ediyorsun?" Cevap ne? Cevap şu: "özürlülerin sorunlarını anayasal gerekçe olmamasına rağmen çözmeye çalışan, rizk alan AK PARTİ'ye değil de, anayasaya bu maddeleri zamanında koymayan darbecilere bunu sor.Evet, değiştirmemek için mücadele verdiğiniz anayasa böyle bir anayasa. Özürlüleri dışlayan, sığıntı gibi gören, önce elini kolunu bağlayıp sonra da yemek yedirerek iyilik yapıyorum, lütufta bulunuyorum diyen bir anayasa. Değişmezse ben ne yapabilirim ki? Benim de sizin de bir oyunuz var. "hayır" vererek şerlerini 10'larca yıl daha devam ettirmek isterseniz ben ne diyeyim?
9. AKP'lilerin yöntemi ile bu yazıları yorumlarsak, engelliler için yasa çıkardık, onlara yeni haklar tanıdık diyen AKP'nin yıllardır yüz binlerce engelliyi aldattığı sonucuna varırız.
C: Nasıl yani? AK PARTİ şimdiye kadar anayasa özürlüler bakımından mükemmel mi dedi yani? "Anayasa milletimizi potansiyel suçlu görüyor, faşizan bir anayasa" diyenler mi kandırdı yoksa bunun gibi söylemleri söyleyip değişim gündeme gelince "Bu gevur icadı" der gibi AK PARTİ anayasası deyip değişime karşı duranlar mı insanları kandırdı?
10. Engelliler açısından 10. Maddeye getirilen ekleme bundan 5-6 yıl önce çıkarılsaydı bir anlamı olabilirdi. Hele 2005 yılında engelliler ile ilgili yasa çıkarıldığında bu değişikliğin de yapılmış olması gerekirdi. Ancak bugün için pratikte pek fazla bir değeri kalmamıştır.
C: Bu da çok komik. Kanunun dayanağı olmasa da olur mu yani? Kanunu garanti altına almanın neresi yanlış ki?
11. Anayasa'ya uygun olarak onaylanmış ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası hukuk belgeleri, örneğin Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi Anayasa'nın "yasa önünde eşitlik" ilkesini tamamlamakta ve eksiğini gidermektedir. Sözleşme; taraf Devletlerin, "herkesin hukuk önünde eşit olduğunu ve ayrımcılığa uğramaksızın herkesin hukuk tarafından eşit korunmaya ve hukuktan eşit yararlanmaya hakkı olduğunu" kabul ettiklerini belirtmektedir. (5. Madde, 1. Fıkra) Konumuz açısından asıl önemli vurgu, aynı maddenin 4. fıkrasındadır; "Engellilerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için gerekli özel tedbirler, bu Sözleşme bakımından ayrımcılık sayılmayacaktır." Görüldüğü gibi sözleşme net bir şekilde durumu ortaya koymakta ve AKP'nin değişikliğinin artık bir zorunluluk olmaktan çıktığını göstermektedir.
C: Tabi arkadaşımız uluslararası sözleşmeler kanunların üstündedir fakat anayasanın üstünde değildir gerçeğini dile getirmemiş. Zira uluslarası sözleşmelerin kanunların üstünde olduğunu yine bir anayasa maddesi, 90. madde hükme bağlamıştır. Uluslararası sözleşmelerin geçerliliği anayasa gereğidir. Yine anayasa bu konuya cevaz vermemişse uluslararası sözleşmeler anayasa yerine geçip de cevaz vereemez. Bu sözleşşmeler yine AK PARTİ döneminde onaylanmış belgelerdir. Bu konuyu güçlendirmek için bir soru yetecektir: Bunca sözleşme var da neden hala mahkemeler ayrımcılık hususunda özürlülerin aleyhine kararlar vermektedir? Kürşat Ceylan davası örneklerdendir. Kenan Önalan başvurusunun takipsizliğe uğraması örneklerdendir.
12. Usulüne uygun onaylanmış bir uluslararası sözleşme Anayasa kadar güçlü bir hukuksal dayanak teşkil etmekte ve hukuk sistemimizdeki hiyerarşi bakımından yasadan üstün durumda bulunmaktadır. Sözleşme hükümleri hakkında Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle dava dahi açılamamaktadır. (Bkz. Anayasa Madde 90)
C: 11. Maddedeki cümlelerim geçerlidir ancak bir mantığı tekrarlayacağım: Sözleşmeler anayasaya aykırılık iddiası olamaz ve aynı zamanda ne anayasanın yerine geçebilir, ne de anayasanın gerekçe olmadığı dayanak olmadığı bir konuda kanunlara dayanak veya gerekçe olabilir.
13. Özetle, AKP'nin ve yandaşlarının engelliler, çocuklar ve yaşlılar konusunda 10. madde üzerinden yaptıkları propagandanın hiçbir hukuksal zemini yoktur ve içi boştur.
C: yeniliklere kapalı olan insanlar o zamanki yüce divan olan Engüzisyona Galile'yi şikayet etmişler. Mahkeme de, "Eğer Dünya Güneş etrafında dönmüyor dersen seni idam etmeyiz." demişler. O da idamdan kurtulmak için "dönmüyor." demiş. Dışarı çıkarken de şöyle mırıldanmış: "Valla ben dönüyor desem de demesem de dünya güneşin etrafında dönüyor." O zaman statükocular vardı da şimdi yok mu? Bu arkadaşımız da sanırım onlardan biri. Arkadaşımız da, -anayasa değişikliği için-"hiçbir hukuksal zemini yoktur ve içi boştur." dese de demese de Allah'ın izniyle 12 şiddetindeki deprem gibi darbelere bile dayanabilecek bir hukuki ve toplumsal zemini vardır. Zaten olmasa da AYM'den dönerdi. AYM kararının bu şekilde anayasa değişiklik paketini destekler bir hal alacağını CHP'liler öngörememişti sanırım. Bazen böyledir, bumerangı atarsınız gelir sizi vurur.
14. Engellilerin haklarını kısıtlayan AKP'dir Türkiye'de engelliler haklarından yararlanamıyorsa nedeni, kesin olarak Anayasa'nın 10. Maddesi değil, AKP iktidarının ta kendisidir. Aksiyon dergisine görüşlerini belirten, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi, olayı son derece yalın biçimde ortaya koymaktadır: "Özürlüler Yasası'nın engellilerle alakalı fonksiyonları ortaya çıkınca ülkeye maliyetimiz arttı. Bu sefer de yürütme rapor sıkıntısı çıkardı. ... Yasa var bizi rahatlatmak için; ama bürokratların çıkardığı yönetmelikler engel oluyor özürlülerin haklarını kullanmasına" Durum gayet açıktır, yasalar uygulanmıyor çünkü AKP'nin bürokrasisi, uygulamaların önüne barikat koyuyor. Bürokrasinin idaresinden kim sorumlu, buna da değinmiyorlar. Hayali bir 10. Madde efsanesi yaratıp, kafa karıştırmayı tercih ediyorlar.
C: Sanırım bu arkadaş 2001 Ocak ayında bir Derviş kanununun çıktığını duymadı. O kanun özürlülere verilmiş bütün indirimleri ve muafiyetleri kaldırmıştı. Ne ilginçtir bu günkü değişime karşı çıkanların hepsi de o hükümette koalisyon ortaklarıydı. Hepsi demeyelim, çünkü PKK o zaman böyle bir ortaklıkta en azından görünüşte yer almıyordu. Öğrenci sayısı 30 binden 210 bine çıkmış, iş bulunan özürlü sayısı 120 bini geçmiş, bakım parası olanlar sıfırdan 248 bine ulaşmış, lisanslı özürlü sporcu sayısı 2 binden 25 bine gelmiş. Dedim ya birilerinin "AK PARTİ engelliyor." demesiyle AK PARTİ özürlünün dostu olmuş yegane Cumhuriyet iktidarıdır gerçeği değişmiyor.
15. Asıl dertleri, yargının egemenliğini ele geçirmek Bütün bu tartışmalar aslında referandumun asıl hedefini gizlemeye dönük birer perde işlevi görmektedir. İktidar, bu yolla yüksek yargı organları üzerinde kesin bir egemenlik kurma hedefini gizlemeye çalışmaktadır. Yargı ile ilgili tartışmalarda, AKP sürekli olarak "yerindelik" denetimini dillendirmekte, yürütmenin ve yasamanın yetkisine müdahale olarak nitelemektedir.
C: Bu konuda hem delil sumamış, hem de bir tek bu iddiayı savunanları akıllı zannedip, AYM'yi, Avrupa örgütlerini, bu paketi destekleyen o kadar bilim adamı, siyasetçi ve halk çoğunluğunu salak yerine koymaktadır. Sizin gördüğünüz yanlışı bir tek siz görürsünüz ve başkası göremez. Böyle şey olur mu? yargı ele geçirmenin yolunu CHP'ye bir dilekçe ile sorun, onlar da bu işin uzmanları olan Sayın Seyfi Oktay ve Sayın Mehmet Moğoltay'dan aldıkları cevapları sizlerle paylaşacaklardır.
16. Bu konunun engellilerden başlayarak, ezilen, yoksul halk kesimleri için ne anlama geldiğini görmezden gelenler, AKP'nin kuyruğunda, AKP'yi alkışlamaktadır. AKP'nin şikayet ettiği "yerindelik" denetiminin başta engelliler olmak üzere hakların korunmasında, adaletin yerine gelmesinde büyük etkisi bulunmaktadır. Eğer mahkemeler yerindelik denetimi yapamaz hale getirilirse, örneğin engelliler Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, Sağlık Uygulama Tebliği ile getirdiği kısıtlamalara karşı dava açamayacak, açsa bile kazanamayacaktır. Bugüne kadar, yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan ama SUT ile sınırlandığı için SGK'nın vermediği ama mahkemelerin "yerindelik" denetimi ile aldığı kararlarla kazandıkları özellikli tekerlekli sandalye, akülü tekerlekli sandalye, protez vb. tıbbı araç ve gereçleri hayal bile edemeyeceklerdir. AKP'nin önerisi geçerse mahkemeler yalnızca şekil denetimi yapacaklar ve yürütmenin keyfi kararlarını önleyecek bir güvence kalmayacaktır.
C: Meğer bizim ne mükemmel bir yargımız varmış. "Ne dersiniz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden, "en çok yargı kararı iptal edilen ülke" rekorunu bu mükemmel yargımız sayesinde almadık sanırım. Aslında arkadaşımızın demek istediği, biz mükemmeliz, Avrupalılar yanlış. Temel Almanya'ya gitmiş. Ters yönden giderken otobandan gelen herkesi tersten geliyor zannetmiş. Şimdi yukarıdaki tehditleri yazan arkadaşımızın aşağıdaki maddedeki başlığa bakın.
17. AKP halkı tehdit ediyor, evet demeye zorluyor AKP kendinden çok emin gibi görünse de referandum sonucundan korktuğunu gösteren emareler belirginleşmektedir.
C: Tehdit edenin tehdit ediyor demesi. Çok ilginç.
18. Valililer, kaymakamlar, emniyet müdürleriyle toplum üzerinde baskı yaratılmakta, hemen her fırsatta toplum tehdit edilmektedir.
C: Bence bu konuyu iyi öğrenmek isterseniz, Tek Parti dönemi CHP uygulamalarına bakın. CHP il başkanı hem vali, hem de belediye başkanıdır. Bunun gibi delil sunmak gerekir.
19. Örneğin Lokman Ayva, "Özürlüler evet demedi. Daha ben ne yapabilirim ki? Sonra CHP, MHP, BDP ve Demokrat Parti koalisyon yaparlar iktidar olursa bu hakları teker teker elimizden alınca hanyayı konyayı görürüz" demektedir. Engellilere aba altından sopa göstermeye çalışmaktadır.
C: Bu koalisyonun 2001'de ateşinden yanmış biri olarak başka ne diyebilirim ki? "Aba altından sopa göstermektedir." ifadesindeki gösterilen sopanın bu olumsuzluğu savunan koalisyon olduğunu anladık da abayı anlayamadık.
20. Anayasa değişikliğinin hazırlanış biçiminden başlayarak her bir satırı söylenecek çok söz var. Bütün bu tartışmaların özeti şudur: Halk, 12 Eylül Anayasası'nın değiştirmesini istiyor. AKP ise sadece kendi ihtiyaçları, hedefleri için Anayasa'da değişiklik getiriyor. Referanduma sunulan yasa hem şekil hem de içerik bakımından halkın beklentileriyle çelişiyor. Gerisi laf-ı güzaftır. AKP'nin oyununun bozulması ve 12 Eylül Anayasası'nın tümüyle değiştirilmesi için tek seçenek, hiç yalana dolana girmeden, türlü bahanelerin ardına saklanmadan doğrudan "hayır" demekten geçiyor.
C: Yukarıdaki paragrafta bir tuhaf, bir doğru, bir belirsiz, pek çok yanlış cümle vardır. Tuhaf cümle: Anayasa değişikliğinin hazırlanış biçiminden başlayarak her bir satırı söylenecek çok söz var. C: Yalan yanlış şeyler aktarmak yerine satır satır insanlara bilgi verilebilirdi.
Doğru cümle: Halk, 12 Eylül Anayasası'nın değiştirmesini istiyor. C: Belki de yazının tek doğru cümlesi budur. İyi de siz neden istemiyor ve istemediğiniz gibi engel oluyorsunuz?
Belirsiz cümle: AKP'nin oyununun bozulması ve 12 Eylül Anayasası'nın tümüyle değiştirilmesi için tek seçenek, hiç yalana dolana girmeden, türlü bahanelerin ardına saklanmadan doğrudan "hayır" demekten geçiyor. C: "Hayır" deyince 12 Eylül anayasası değişiyor mu? Tabi ki değşmez. Pekiyi sizin dediğiniz değişiklik ne zaman olacak? 5 sene, 10, 20 sene veya 27 sene sonra mı olacak? Birileri 27 senedir bizi kandırıyor. Sizin dediğinizi yaparsam 13 Eylülde benim elime ne geçecek?
Pek çok yanlış cümle: diğer cümleler. C: Yanlışıları tekrar ekrar konuşup moralimi ve moralinizi bozmak istemiyorum.
|