1. Mevcut paket yeterli değil:
C: Hangi bakımdan söylüyorsunuz bilmem ama bence de yeterli değil. Eğer bu paket halk oylamasında kabul edilirse 2011'den sonra daha iyisini yapacağız. Diğer partiler 30 seneden beri bunu yapmadıkları için 2011'den sonra da pek şansları yok.
2. AK PARTİ yaptıysa "Hayır" deriz.
C: Bunun mantığını benim anlamam mümkün değil. Bir kişi, kendi faydasına bir hususu yapan kişiye bakarak kabul etmiyorsa o kişiye ne denir? Ben bir şey diyemem. Benim açımdan bir açıklaması yok. Öyleyse hükümetin verdiği memur maaş zamlarını da satın aldığı uçakları da yaptığı yolları da kullanmamalıdır gibi bir sonuç çıkar ki bence tuhaf.
3. evet demek ilmede yeterli manasına gelmediği gibi, hayır demekte illede mevcut durumu onaylıyorum anlamına gelmez. evet, hayır yada boykot; hepsi bir tercihtir ve herkesin kendine göre bir nedeni olabilir. bu nedenler ise yekten dogru ve gerçek, yada hepten yalnış ve gerçek dışı olarak yaftalanamaz.
C: Aslında bu paketin iki tarafı var. Evet diyenler ve demeyenler. Meclis'te MHP "hayır" dedi. CHP ve BDP de aynı şekilde oy kullanmayarak engellemeye çalıştılar. O yüzden bu değişikliği isteyenler ve istemeyenler olarak iki gruba ayırabiliriz. Evet demekle dememek hakkında anlam yüklemesi yapılabilir. Bence en çıplak anlamı şu: Değişikliği istiyoruz veya istemiyoruz. Çünkü Evet diyenler mevcut durumu değiştirecekler, diğerleri değişimi engelleyecekler. Bu tür tutumlar tarihte de olmuştur. O yüzden matbaa 3 yüz sene sonra ülkemize gelmiştir. İnsanlık gördü ki değişimin önünde durulamaz. Eninde sonunda olur. kimileri yüzünden 3 yüz sene gecikmiş olur.
4. madem bu kadarını yapabilecek bir irade mevcut ise daha iyisi neden olmasın ve şimdi degilse ne zaman?
C: Daha iyisini yapacak irade mevcut. Ancak değişim karşıtları var. Hatırlarsanız 411 milletvekilinin yani %80 oyla geçmiş bir yasa değişikliği bile anyasa çiğnenerek iptal edildi. Yine hatırlarsanız AK PARTİ'den başka 2 parti daha bu değişikliğin yanında olduğu halde sadece ve sadece AK PARTİ bu nedenle kapatılmak istendi. Anayasa değişikliklerinin de önünün açılması lazım. Halk oylamasından sonra evet çıkarsa 2011'den sonra diğer partiler de anayasa dğeişikliğinde uzlaşmaya yanaşacaklardır. Çünkü karşı çıkmalarının hiç bir anlamı olmadığını bu halk oylamasında görmüş olacaklardır.
5. Anayasa'da herkes eşittir derken pozitif ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı olmadığını eklemenin ne anlamı var ve gereği var doğrusu??? Önemli olan uygulamaların yasalar, yönetmelikler ve yönergelerdeki durumları değilmidir???
C: Kanunların ve yönetmeliklerin bir dayanak noktası olması lazım. Diyelim ki gereği yok. Peki şu anda kanunlarda, yönetmeliklerde ayrımcılık maddeleri neden var? Özürlülerin müfettiş yardımcısı, yargı elemanı, İst. Teknik Üniversitesi konservatuar öğrencisi olması önünde engeller var. Peki neden var? Bu değişikliklere gerek yoksa bu engeller neden var? Eşitlik maddesinde bu hususlar olmadığı için eşitsizlikler oluşmuştur.
6. Sizin burada gözden kaçırdığınız veya gözlerimizden kaçırmak istediğiniz çok açık ortada doğrusu... Köşe yazısını yazan kişi Anayasaya konacak olan bu kısmın Özürlüler yasası diye bilinen yasanın doğrultusunda 2012 yılının sonuna kadar yapılması gerekenlerin yapılmaması halinde yetkililerin ceza alamayacaklarını belirterek cezalardan kurtulmuş olacakları yönünde görüş bildirildiğini söylüyor.
C: Gözden kaçırmanın nasıl mümkün olacağını bilemiyorum. En çok bilgilendirme dökümanları hazırlayan AK PARTİ. Özürlülere uygun dökümanlar hazırlayan AK PARTİ. Evet demeyenlere "neden" diyoruz, Allah rızası için bir cümleyle gerekçe söylemiyorlar. Önceleri hukuk devletini yıkacaksınız diyorlardı. Anayasa Mahkemesi "hukuk devletini yımayacaklar" deyince o itiraz kalmadı. Arkadaşlar Allah rızası için bir Allah'ın kulu belediyeler bu işten nasıl kurtulacaklar bize bir anlatsın. Hangi normal akıl sahibi böyle bir iddiada bulunabilir. Eğer hükümler geçmişe uygulanabilse belediyeler daha da suçlu olurlar. Sadece belediyeler mi bütün kuruluşlar, hizmetlerini özürlülere göre düzenlemek zorunda olacaklar. Birine iyi günler dersiniz. Adam da bunu küfür anlar. Bunun gibi bir şey. Demek ki adam ya o dili bilmiyor, ya da normal değil.
7. Lütfen, sapla samanı karıştırmadan ve yapılanların hepsini çok iyi diye dayatmadan vazgeçin ve bu güne kadar yapılanların hepsini çok iyi diye önümüze koymaya çalışmayın... Yasalarla verdik diye övünülenlerin sonradan nasıl birer birer geri alındığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
C: "Çok iyi" göreceli bir ifadedir. Bana göre çok iyidir. Size göre iyidir. Ama kötüdür ifadesini kullanırken bir gerekçe söylenmesi gerekir. Geri almaktan kasıt sanırım rapor oranlarının değişmesi. Pekiyi eğitim alan 210 bin öğrenci okuldan mı çıkarıldı? Pekiyi bakım desteği alan 248 bin kişinin parası mı kesildi? Pekiyi 2 binden 25 bine çıkan lisanslı özürlü sporcunun lisansları mı iptal edildi? Pekiyi ÖTV'si alınmayan taşıtların vergilerimi istendi? Pekiyi özürlü maaşlarındaki yüksek artışlar geri mi alındı? Pekiyi telif haklarındaki kanun değişikliği geri iptal mi edildi? Bunlar saymakla bile bitmez. Bunlar çok iyi değilse diğer partilerin çok iyi icraatlarından örnekler verin. TCK'daki ayrımcılık maddesi bile başlı başına bir devrimdir. Bunlara dayanarak cezalar bile verilmeye başladı.
8. bu eşitlik ilkesinin yanına iliştirilen pozitif ayrımcılık koruması tamamıyla bir iktidar sihirbazlığıdır. ayrımcılığın bu denli kör gözüne parmak misali yamanmasının bir tek anlamı olabilir o da o kapsamda tanımlanan toplumsal kesimlerin kendilerinden bahsedilmesi nedenselliğiyle evet demeye yönlendirmektir.
C: Anlıyorum ki bu değişiklik gereksiz deniyor. 12 Eylül Anayasasıyla özürlülere sağlanan hakları yeterli görüyor. O zaman bu kadar kanunu çıkardığımız, bu kadar ekonomik, hukuki ve sosyal hakları çıkardığımız için bize özür dilemek düşer. Böyle bir şey olabilir mi? Ben yıllardır bu anayasa değişikliğinin mücadelesini veriyorum. Devletin yapısının özürlüler leyhine değişmesi mücadelesini veriyorum. Şu anda özürlüler bu sistemde bir sığıntı durumundadır, bir yük durumundadır, verilenler bir lutuf gibidir. Biz bunun tam tersi olsun, sığıntı dğeil, vatandaş olalım, yük değil ayrılmaz bir parça olalım, lutuf değil hak olsun diye uğraşıyor, mücadele veriyorum. Bu, sadece benim görevim değil ki. Bütün özürlülerin pozisyonu şu anda benimkiyle aynı. Hepimiz vatandaşız, ya da hepimiz milletvekiyiz. Hepimizin oyunun ağırlığı aynı. Özürlüler evet demedi. Daha ben ne yapabilirim ki? Sonra CHP, MHP, BDP ve Demokrat Parti koalisyon yaparlar iktidar olursa bu hakları teker teker elimizden alınca hanyayı Konyayı görürüz. Olmaz mı? Kemal Derviş Kanununu hepimiz iyi biliriz. Otobüs indirimlerini bile kaldırmışlardı. İndirimleri kaldıran o Kanunu AK PARTİ dğeil, bu günkü olumsuzu savunan cephe çıkarmıştı. Her zaman ve her zaman olumsuzluk. Allah bunların olumsuzluğundan bizi korusun.
9. yoksa bu metin anayasa yazım tekniğine de aykırıdır. zira anayasalarda ana kurallar belirtilir. istisnalar bu denli sırıtkan bir biçimde yazılmaz. eğer siyasi iktidar samimiysa madde 61'deki hükümleri onarır ıslah eder. bilmem kaçıncı yüzyıla girerken hala bir korunma ve intibak ifadesinin anayasal terminolojide kullanılıyor olması onur kırıcıdır. madde 61'de "devlet sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirler alır" denmektedir. engellilerin himayeye değil haklara gewreksinimi vardır.
C: Bende bu arkadaş kimse aynısını düşünüyorum. Bence Anayasa daha kısaltılmalı. Ancak bu, özürlülerden taviz verilerek değil, cunta maddeleri kaldırılarak, 367 olayı gibi tuhaflıkları yapmayarak. Arkadaşımızın gözünden kaçmış her halde, maddelerde koruma ifadesi yoktur. Biz komisyonda çıkarttık.
10. evet, sözünü ettiğiniz değişiklik olumludur. ancak her kesime boncuk dağıtırcasına getirilen kimi olumlu düzenlemelerin tek başlarına "evet" demek için yeterli olacağı kanısında değilim. nasıl taslak metni içindeki maddeler tek tek oylanmayıp hepsi için önümüze "evet" ya da "hayır" şeklinde iki seçenek getiriliyorsa, biz de 25 maddelik bu taslağın genel olarak getiri ve götürülerini birlikte düşünmek zorundayız.
C: Özürlüler maddesinin konması mücadelesini biz verdik. Zira her cümle ve her madde görüşmelerde çok büyük problem demektir. O yüzden eğer buna boncuk diyorsanız bu boncuğu biz istiyoruz. Hakimler HSYK üyelerini seçme hakkı isterler, yurtdışına çıkışı mahkeme kararına bağlamak isterler de ben bunu isteyemez miyim? Ben de eşitlik kavramının değişmesini istiyorum. Eşitliği bedensel aynılık olarak gören bu anlayışın karşısındayım. Herkesin bedeni birbirinden farklı olabilir. Kimse de farklıyız diye bizleri haklardan mahrum edemez.
11. yapılan "evet" propagandasıyla bu düzenlemenin engellilerin sorunlarının çözümünü sağlayacak nitelikte olduğunun vurgulanması hem çok abartılıdır, hem de doğru değildir. anayasalar; genel, soyut, objektif nitelikleri içlerinde bulunduran temel kanun metinleri olup doğrudan uygulanma imkanları yoktur.
C: Anayasaların bu özelliklerine katılıyorum. Fakat eksik. Anayasalar aynı zamanda bir güvencedir. Bundan sonra çıkacak kanunlar, yönetmelikler bu anayasaya uygun olmak zorundadır. Yani bir olumsuz partiler koalisyonu bunu kaldıramaz.
12. bırakınız anayasa değişikliklerini... 2005 yılında çıkarılan ve kamuoyunda kısaca "özürlüler kanunu" olarak bilinen 5378 sayılı kanunun engelliler lehine getirdiği düzenlemeler aradan beş yıl geçmesine rağmen hâla hayata geçirilememiştir. bir görme engelli olarak hukuk öğrencisi olduğumu belirttiğim ve kanunlardaki değişikliği önlerine koyduğum halde banka görevlileri, noterler hâla benden imza için iki şahit istemektedirler. yine ilgili yasal düzenleme ile 2012 yılına kadar kamuya açık park, bahçe, spor tesisi gibi tüm alanların engellilere uygun hale getirilmesi görevi belediyelere yüklendiği halde bu konuda sınırlı sayıdaki birkaç çalışma dışında yurt genelinde tüm belediyelerce sürdürülen herhangi bir faaliyet yoktur. yine 5378 sayılı kanuna dayanılarak çıkarılan yüksek öğretim kurumları özürlüler danışma ve koorinasyon yönetmeliğinin ön gördüğü üniversitelerde kurulması gereken engelli birimleri her üniversitede ya kurulmamıştır, ya da kâğıt üzerinde kurulmuştur. elbet de bazı özel üniversitelerle Boğaziçi Üniversitesi, Konya Selçuk Üniversitesi gibi kimi devlet üniversitelerinde yapılan çalışmalar ve bu konuda arkadaşlarımızın gösterdiği üstün gayretler takdire değerdir; ancak bu yönetmelikle ön görülen iyileştirmeler de tıpkı kanunun getirdiği pozitif düzenlemeler gibi tam ve gereği gibi uygulanamamaktadır.
C: Söylenen hususlar, kanunun kötü olduğu değil, uygulamanın kötü olduğu anlamına gelir. Bir uygulamanın kalitesini iki taraf belirler. Bunun için hizmet veren de hizmet alan da önemlidir. Kanunlar fizik kurallarını değiştirmez. Ancak iyi şeylerin olması kötü şeylerin de engellenmesi için birer meşruiyet metinleridir. Adam öldürmek yasak. Cinayet işlenmiyor mu? Cinayet işleniyor diye bu kanunları kaldıralım mı? Hep beraber el ele verip iyi şeylerden başka bir şeyin olmaması için uğraşacağız. Elimizdeki hakların da güvence alınmasını sağlayacağız.
13. bence "özel surette korunması gerekenler" ifadesinin madde metninden çıkarılması, toplumdaki engellilerin sürekli korunması, kollanması gereken insanlar olduğu anlayışının daha çok pekişmemesi adına olumlu ise de "gibi" sözcüğünün çıkarılarak sadece belli kesimlerin sayılmış olması sosyal devletin işlerliği açısından ilk düzenlemeye göre daha sınırlayıcı olmuştur. ilk taslaktaki haliyle diğer kesimlerle ilgili alınacak tedbirlerin de eşitlik ilkesine aykırı olmayacağını söylemek, pek çok kesim alehine var olan eşitsizliğin anayasada da olsa giderilmesi açısından daha olumlu olurdu.
C: "Gibi" kelimesi ucu açık bir ifade. Bunu kimin takdir edeceği ayrı bir tartışma konusu. Sosyal tartışmalara yol açabilir.
14. anayasa hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum'un getirilmek istenen bu değişikliklerle ilgili görüşlerine yer vermek istiyorum.
A) AKP bu anayasa değişikliğini tek başına yapmıştır. Bugüne kadar yapılan tüm çalışmalara, diğer partiler ya da sivil toplum örgütleri tarafından hazırlanan taslaklara dönüp bakmamıştır bile. Her türlü uzlaşma yolu dışlanarak tek bir partinin dayatmasıyla hazırlanan anayasa değişikliği, ulusun değil, bu dayatmayı yapanların anayasası olacaktır. Yani AKP'nin dikta Anayasası olacaktır.
C: Burada üzüntü veren durum şudur: Yeni bir Anayasa yapmak üzere oluşturulacak komisyona sadece CHP üye vermemiş, daha sonraki görüşme taleplerine kendini de kapatmıştır. Hatta daha anayasa paketi açıklanmadan mahkemeye gideceklerini açıklamışlardır. Hem komisyona üye vermeyeceksin, hem görüşmeyeceksin, hem de mahkemeye giedeceğini söyleyeceksin, sonra da kimseyle görüşmediler diyeceksin.Yani CHP katılmazsa anayasa olur, katılmazsa olmaz. CHP gelir, görüşlerini söyler, insanları ikna etmeye çalışır ve anayasa da böylece çıkar. CHP'nin Türkiye'nin önünü tıkamasına bizim müsade edeceğimizi düşünen varsa yanılır. Türkiye'nin önünü ne CHP, ne Ergenekon, ne de PKK dıkayamaz. Tıkamak isteseler bile biz müsade etmeyiz.CHP'nin isminin yanında terör örgütlerini de zikretmemin nedeni aynı kategoride olduğu için değil, sadece ister legal, ister illegal örgütler olsun kimsenin tıkayamayacağını söylemek içindir.
B) Anayasa'nın içinde, o güne kadar tartışılmış, sorun yaratmış, toplumda ihtiyaç olarak ortaya çıkmış tüm talepler çözüm bulmalıdır ve tüm gruplar bu talepleri dile getirebilmelidir. Nitekim, 1982'den beri tartışılan 'dokunulmazlıklar', 'Cumhurbaşkanı'nın yetkileri', 'kadın hakları', 'partilerin iç işleyişlerinin demokratik olmaması', 'lider sultası', 'YÖK', 'yargının dosya çokluğu nedeniyle geç işlemesi', 'yolsuzluklar', 'Alevi'lerin hakları', 'etnik kökenli vatandaşlarımızın kültürel hakları', 'sendikal haklar', 'grev hakkının sınırları', 'Yüzde 10'luk seçim barajı', hep tartışılmştır ancak bunların hiçbiri bu anayasa değişikliğinde yer almamıştır.
C: Bunlar nasıl yer alsın ki? Yargıya dokundurtmamaya çalışıyorsun. Orasını arka bahçe görüyorlar. Kültürel haklar konusunda demokratik açılıma karşısın. Sendikal hakları iktidar olduğunuzda bile çözmediniz. Dokunulmazlıklar da bizim kusurumuz olsun. Onu da yakında kaldırırız. Biz bütün toplum kesimleriyle iletişim kurduk. Bize ulaşan görüşleri aynen aktarmak için gayret ettik. Destek olsaydılar da diğer değişiklikleri de yapsaydık.
C) Peki bu dikta anayasasında bunların yerine neler yer almaktadır?
SORU 1: DEĞİŞİKLİKLERLE ASLINDA HEDEFLENEN NEDİR?:
CEVAP: Yolsuzluk batağına saplanmış AKP, sorumluluktan ve hesap vermekten kurtulmak amacıyla kendi yargısını yaratmaya çalışmaktadır.
Bütün bu çaba, sadece bundan ibarettir. Yani Başbakan ve Bakanlar Tüpraş, Türk Telekom, Seydişehir Eti Alüminyum, Balıkesir Seka, Sabah / ATV Akkuyu Nükler Santrali vb. yolsuzluklardan Yüce Divan'da yargılandıkları taktirde kendilerine ceza vermeyecek hakimler yaratmak için. Diğer tüm değişiklikler sadece göz boyamak amaçlıdır.
Bu Değişiklikler Kötü Niyetlidir.
C: Sayın Batum kendini ne yerine koyuyorsa bizim niyetimizi okumuş. Biz onların niyetlerini bilemeyiz. Sadece söylediklerinden ve yaptıklarından mantık yürütmeye çalışırız. Kendi yargısı nasıl oluşuyor onu anlamadım. HSYK'nın üyelerinin neredeyse yarısını 14 bin hakimin seçmesiyle mi kendi yargımızı yaratacağız? O hakimlerin yanlış hatırlamıyorsam 5 binini sizin bakan kendi partililerinizden atamıştı. Anayasa mahkemesi üyelerini sizin gibi düşünen cumhurbaşkanları atamıştı. Onlar 12 senelerini dolduruncaya kadar duracaklar. Böylece mi kendi yargımızı oluşturuyoruz? Anayasa Mahkemesi bile böyle olmadığını söylüyor. Avrupa Birliği bile sizin söylediğinizin tersini söylüyor. Keşke bunu nasıl yapacağımızı da bir açıklasanız da biz de öğrensek.
D) SORU 2: ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ HALKIN GERÇEK GÜNDEMİ MİDİR?
CEVAP: Anayasa tartışması halkın güncel yaşamsal sorunlarını örterek, yapay bir gündem yaratmak amacıyla kullanılmaktadır.
Bu anayasa değişikliği işsizliği azaltmayacağı gibi, halkımızın yaşam koşullarında en ufak bir iyileştirme yaratmayacak, gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmayacaktır.
Bu anayasa değişikliğ zar zor geçinmeye çalışan, aslında geçinemeyen, daha ayın başında açlığa mahkum edilen milyonlarca emeklinin sorununu çözmeyecektir.
Bu anayasa değişikliği emeğin sömürülmesini engellememektedir.
Bu anayasa değişikliği çiftçimizin Avrupa'nın en pahalı elektiriğini, mazotunu, gübresini kullanmasını engellemeyeceği gibi, çiftçinin refahı ve mutluluğu için en ufak bir iyileştirme getirmemektedir.
Bu anayasa değişikliği gençlerimizin iyi bir lise ya da üniversitede okuyabilmek için dersane tutsağı olmasının önüne geçmemektedir.
Bu anayasa değişikliği Güneydoğu'da akan kardeş kanını durdurmayacak, anaların gözyaşını dindirmeyecektir.
Bu Değişiklikler Gerçek Gündem Dışıdır.
C: Tabi bir hukuk profesörü siyasete girince bu şekilde değişirse vatandaş ne yapsın? Şu grupta herkes bilir ki anayasa maddeleri elektrik faturası, öğrencilerin dershane ücretleriyle uğraşmaz. Anayasalarla oluşturulacak ortam sayesinde bunu yaparsınız. Mesela anayasa ülkenin demokratik olduğunu söyler. Bütün sistemi demokrasi üzerine kurarsınız. Tam demokratik ülkeler de kalkınır, gelişir böyuleikle liseli de, çiftçi de memur da emekli de istifade eder. Olabildiğince demokrasi uygulamaya çalıştık son 7 senede ülke nasıl kalkındı. 12 Eylülden sonra tam demokrasiyi uygulayalım, bak o zaman neler olur? Sayın Batum ve arkadaşları bu tür şeylere kafa yoracakalrına milletin derdine derman olacak fikirler üretsinler de iktidara gelmeye baksınlar. Olumsuz pozisyonlar alarak kendilerini sevdiremezler. Değişmeye "hayır" diyerek gelişemezsiniz.
E) SORU 3: ANAYASA MAHKEMESİ ve HSYK İLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER YARGIDAKİ PROBLEMLERİ ÇÖZMEYE YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLER MİDİR?:
CEVAP: Bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi Üyelerinin tamamı Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından seçilecektir. Böylelikle ileride kendilerini Yüce Divan olarak yargılayacak mahkemenin tüm üyelerini kendileri seçmiş olacaktır. Ayrıca, Adalet Bakanı ile Müsteşarı'nın yeni yeni düzenlemede de HSYK'da yer almasının yanı sıra ayrıca,
1-Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır.
2-Adalet Bakanlığı Müsteşarı doğal Üyedir.(Müsteşarı Bakan atamaktadır)
3-Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir.(Başkan Adalet Bakanıdır.)
4-Hakim ve Savcıların denetlenmesi,haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri HSYK Başkanının oluru ile (Adalet Bakanı'nın) kurul müfettişlerine yaptırılmaktadır.
5-HSYK Genel Sekreteri Kurul Başkanı (Adalet Bakanı) tarafından atanmaktadır.
6-Adalet Bakanlığının merkez ve bağlı kuruluşlarda geçici ve sürekli olarak çalıştırılacak hakim ve savcılar ile adalet müfettişlerini atama yetkisi Adalet Bakanına aittir.
Avrupa normlarına aykırı olduğu tüm raporlarda açıkça ifade edilmişken, 'Avrupa standartlarında yargı reformu yapıyoruz' denilerek halkımız aldatılmaktadır.
Bu Değişiklikler Aldatıcıdır.
C: Şu anda pekiyi durum nasıl? AYM'nin bütün üyelerini cumhurbaşkanı atamıyor mu? Kurulun başkanı yine adalet bakanı değil mi? Müsteşarı adalet bakanı atamıyor mu? Hakim ve savcılar için müfettişleri kim görevlendiriyor? Şu anki üyeleri kim seçiyor? O zamankileri kim seçecek? Pekiyi sizin güvendiğiniz AYM neden bu paketi onayladı? Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi neden paketi destekliyorlar? Sayın Batum'un bu sorulara cevaplarını okuyabilsem.
F) SORU 4: DEĞİŞİKLİK KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIK GETİRECEK Mİ?:
CEVAP: Değişkilikte, yalnızca "bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz" ibaresi eklenmektedir. Bu ibare, eşitlik ilkesinin yaşama geçirilmesi amacından çok uzaktır. Kadınlar ve erkeklerin temsil oranlarını belirleyen bir kota, ancak kadınları gerçek bir 'pozitif ayrımcılık'a tabi tutar.
Bu Değişiklikler Göz Boyamadır.
C: Biz o kontenjanların önünü açmış oluyoruz artık. Onlar kanunla bile bundan sonra yapılabilir. Gelin onu da beraber yapalım.
G)SORU 5: DEĞİŞİKLİK ÇOCUK İSTİSMARINI ÖNLEME YÖNÜNDE FAYDA SAĞLAYACAK MI?
CEVAP: Anayasa'da zaten var olan 'Devlet Çocukları Korur' ibaresi, 'Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır' şeklinde değişmiştir. Yıllardır Çocuk Esirgeme Kurumu'nda barınan çocuklara yapılan şiddet ve istismarlar bu Anayasa
maddesi değiştiği için sona ermeyecektir. Ya da bu madde bu şekilde
değiştirilince sokakta yaşayan ve çalıştırılan 240 bin çocuk sokaklardan kurtulmayacaktır. Kaldı ki Türkiye, taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle çok daha kapsamlı korumak zorunda olduğu halde, bu değişiklikle sanki bu haklar ilk defa tanınıyormuş gibi gösterilmektedir. Yani asıl bu yolla kadınlar ve çocuklar oy avcılığı yapılarak istismar edilmektedir.
Bu Değişikilikler Bizatihi İstismar Malzemesidir.
C: Anladığım kadarıyla bu değişikliklerin yanlış olduğunu değil, fazlalık olduğunu düşünüyor. Haklı bile olsa, fazlalık olmasının ne mahsuru var? Üstelik haklı da değil. Bu değişiklikler bu hakları lutuf olmaktan kurtarıyor, hakka dönüştürüyor. Bu değişiklikler bundan sonraki değişikliklerin önünü açıyor. Özürlüler için de benzeri durumalr söz konusudur.
G) SORU 6: DEĞİŞKİLİK, KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASINI SAĞLAYACAK MI?:
CEVAP: Telefon ve ortam dinlemelerini olağan hale getirerek, özel hayatın gizliliğini ayaklar altına alan bir iktidar, kişisel verilerin korunmasından söz ederek, halkımızla alay etmektedir. Zira "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu" adı altında hazırlanan ve TBMM Adalet Komisyonu'nda bekleyen hükümet yasa tasarısında; "özel niteliği olan kişisel veriler, kişilerin ırk, siyasi düşüce, felsefi inanç, din, mezhep veya diğer inançları, sağlık ve öel yaşamları ve her türlü mahkumiyetleriyle ilgili kişisel verileri, Bakanlar Kurulu'nun atadığı
7 kişilk bir kurulun izniyle işlenmesine yani "fişlenmesine" olanak tanıyan yasa AKP iktidarının açık bir faşist dikta kurma amacını
açıkça ortaya koymaktadır. Yani bir yasa ile detaylı bir şekilde
yapılabilecek düzenlemeyi Anayasa maddesi haline getirmenin hiçbir anlamı yoktur.
Bu Değişiklikler Samimi Değildir.
C: O kadar komik bir durum var ki. Ergenekon üyesi olmaktan, işlediği suçlar olarak da herkesi dinlediği, fişlediği, kaydettirdiği iddia edilen Levent Ersöz'ün avukatlığına soyunanh CHP neler neler söylüyor? Bizden önce herkes herkesi dinleyebiliyordu, şimdi mahkeme kararı olmadan kimse kimse dinleyemez. Tabi burada "no"ya basacakken "yes"e basıp kendini dinletenler hariç Hem kendini dinletip hem de hükümet beni dinledi demek de bu arkadaşların bir özelliği.
H) SORU 7: DEĞİŞİKLİK, MEMURLARA TOPLU SÖZLEŞME HAKKI MI GETİRMEKTEDİR?
CEVAP: Eski düzenlemede yer alan 'toplu görüşme'nin adı, 'toplu sözleşme' olarak değiştirilmiştir. Toplu sözleşme yapılması sırasında memurların idare ile uzlaşması durumunda sorun bulunmamaktadır. Ancak uzlaşamaması durumunda bürokratlardan oluşan bir hakem kuruluna başvuracaklar ki, bu kurul yine idare tarafından oluşturulacaktır.
Buna ek olarak kamu görevlileri hakem kurulunun verdiği karardan tatmin olmazlarsa yargı yolu da kapalıdır. Özetle AKP, Memurlara toplu iş sözleşmesi getiriyoruz diyerek, toplu görüşmenin de gerisine düşen, grev hakkını yok sayan, memur sendikalarının üyelerinin haklarını korumak amacıyla yargı yoluna başvurmalarını engelleyen, memurların özlük haklarını, kararları yargı denetimine kapalı Hakem Kurulu yoluyla, siyasi iktidarın insafına bırakan bir anlayıştadır.
Bu Değişiklikler Baskıcıdır.
C: Pekiyi sizin öneriniz nedir? Memurların işvereni hükümettir. Daha ne yapabilir ki? KESK başkanı Sami Evren de olumsuz cephedendir. Ama 15 Ağustos günü hükümete yaptığı öneride sayın Batum'un dediğinin tam tersini talep etmiştir. Sami Evren diyor ki, "burada görüşmeleri durduralım. anayasa paketinden evet çıkacak gibi. anayasa değiştikten sonra toplu görüşme değil, toplu sözleşme yapalım." Madem aralarında bir fark yok da neden sizinle aynı olumsuz pozisyonu paylaşaanlar bunu yapıyor? AYM ve HSYK maddelerini çıkarsaydık siz de buna olumlu oy veriyordunuz. Şimdi kaka mı oldu?
I) SORU 8: DEĞİŞİKLİKLE GELEN 'DİSİPLİN KARARLARI YERGI DENETİMİ DIŞINDA BIRAKILAMAZ' HÜKMÜ BİR REFORM NİTELİĞİNDE MİDİR?
CEVAP: Türkiye tarafından 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalanan Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi, 2003 yılında kanunlaşmış ve en sonunda 2004 yılında Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasında yapılan değişiklik ile iç hukukun bir parçası haline getirilmiştir. Bu sözleşmede yer alan 'Adil Yargılanma Hakkı' başlıklı maddeye göre "herkesin mahkemeler ve yargı yerleri önünde eşit oldukları, herkesin hakkında idari bir suç isnadının veya hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlığın karara bağlanmasında, hukuken kurulmuş yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından adil ve aleni olarak yargılanma hakına sahip" oldukları belirtilmiştir.
İşte mahkemeler; uluslar arası anlaşmanın bu maddesine göre, mahkemeye başvurma hakkının hiçbir şekilde kısıtlanamayacağı hükmünden hareketle "uyarma ve kınama" cezalarına karşı yargı yolunu kapayan iç hukuk düzenlemesini Anayasa'nın ilgili maddesi ile çelişkili bulduğundan uluslararsı anlaşmaya uygun karar vermiştir. Yani yapılan bu değişiklik bir yargı reformu değildir.
Bu Değişiklikler Çarpıtmadır.
C: Öyleyse Yüksek Askeri Şura kararları neden yargıya gidemedi o zaman? Sayın Batum da artık bilmeli ki Türkiye'de güçlü olan, parası olan, elinde silahı olanın sözü değil, haklı olanın sözü geçecektir. Üstünler hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacaktır artık. Bunu da ne CHP, ne MHP, ne BDP, ne DP ne de PKK engeleyemeceklerdir.
J) SORU 9: DEĞİŞİKLİK 12 EYLÜL DARBECİLERİNE YARGI YOLU MU AÇMAKTADIR?
CEVAP: Bugün artık sadece simgesel bir anlam taşıyan Geçici 15nci maddeyi kaldırmak, 12 Eylül darbecilerine yargı yolu açmayacaktır.
Çünkü hukukta evrensel sorumsuzluk ilkesi daha sonra ortadan kaldırılsa dahi bundan sonra çıkan bir yasanın, sorumluluğu tekrar geri getirmesi mümkün değildir. Bu, hukukun evrensel ikelerinden biridir. Kaldı ki 28 Şubat'ı yapanlar, 27 Nisan e-muhtırasını verenler üstelik böyle bir korumanın altında değilken, başbakanla sırdaş olarak yaşamlarını sürdürmekte, hatta kendilerine sağlanan olanaklardan yararlanmaktadırlar. Sonuç olarak darbeciler o dönemde yapılanlardan bugün sorumlu tutulamayacaklardır.
Bu Değişiklikler Tümüyle Çelişkilidir.
C: Bu arkadaşlar tuhaf. Kendileri bize diyorlar ki geçici 15. maddeyi yani darbeleri yargılamayı engelleyen maddeyi tek başına getirin hep beraber çıkaralım demediler mi? Yaşar Büyükanıt'ı 27 Nisan'da kendileri desteklemedi mi? Şimdi de ne diyuorlar.
K) SORU 10: DARBE ANAYASASI İLK KEZ Mİ DEĞİŞTİRİLECEK?
CEVAP: 1982 Anayasası, bundan önce tam 16 kez değiştirilmiştir. Bir kez de değişiklik istemi referandumda reddedilmiştir. Yani AKP'nin darbe anayasasını ilk kez değiştirdiği tam bir yalandır. Üstelik bu değişkiliklerin 7 tanesi henüz AKP iktidara gelmeden yapılmış ve bu değişiklikler yoluyla 58 maddesi değiştirilmişti. Hem de o dönemde TBMM'de bulunan tüm siyasal partilerin katılımları ile.
Bu Söylemler Yalandır.
C: Hiç kimse ilk defa değişiyor diye bir şey söylemiyor. Ama bu denli darbe anayasasına dokunan değişiklik olmamıştır.
L) SORU 11: DEĞİŞİKLİK "KAMU DENETÇİLİĞİ" İLE NEYİ HEDEFLİYOR?
CEVAP: Değişiklikle Kamu Denetçiliği Kurumunun yetkilerini, kapsamını ve Başdenetçinin seçimini iktidar çoğunluğuna bırakarak, özerk kurumlar ve idare üzerinde baskı kurabilecek bir tür parti müfettişliği kurumu oluşturulmuştur. Yani bürokratın denetlenmesi de iktidar partisine bırakılmıştır. Kaldı ki kurumun görevleri ve nasıl çalışacağına dair hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Bu hali ile Kamu Denetçisi sadece işlerin yavaşlamasına neden olan, vatandaş-idare anlaşmazlıklarında yargıya gidişi bir süre erteleyen bir kurum olacaktır.
Bu Değişiklikler Yetersizdir.
C: Hem anayasada detaya girmeyelim, fazlalık yapmayalım diyorlar hem de kamu denetçiliğinden neler bekliyorlar? Kanunla gereken yapılacaktır. Ombutsmanlık kendi içinde bir sistemdir ve bağımsızdır. Parti müfettişlerinin bürokrata caka sattıkları bir dönem olmuştur. O da CHP'nin tek parti dönemleridir. Vakti olan okuyup Sayın Batum'a da anlatabilir.
15. Hadi diyelim bu Anayasa degisikligi yanlis, hadi dogrusunu getirin. Hadi diyelim bu degisiklik dogru sen bunun neresindesin? nereydin simdiye kadar. 2005 yilinda 49 maddelik yasa adina ozurluler yasasi dedikleri yasa cikti. 5 yil gecti hangi yaraniza melhem oldu. Yasa cikti aradan 4 yil gecti istanbulda metrobus yapildi duraklar engelliler kapali, araca engelli binemiyor her kes soylenmeye basladi ulen bu ozurluler yasasina aykiri, belediye isi diyen cikmadi.
C: Belki sizin yaranıza merhem olmamış olabilir. Ancak yüz binlerce özürlü şu anda bu yasalardan istifade etmektedir. Özürlüler Kanunuyla pek çok mahkeme kararları elde eden özürlüler oldu. DHM'i mahkemeye verdiler ve kazandılar. Demek ki uğraşınca bu işler oluyor.
16. Anayasa maddeleri icraci hukuk maddeleri degildir. Hukukcu arkadaslar duzelsin lutfen. Asil icra edilebilir yasa 49 maddelik ozurluler yasasinda... esitlik pozitif ayrimcilik vs maddeler hep havada kalmadi mi? Anayasa 10. maddesine engelliler kelimesi ekleyince her sey gul bahcesimi oluyor? Zaten 10. maddenin ozu ayrimciliga karsiligi icermiyor mu? Bu maddeye dayanarak biz nufus cuzdanlarina sakat diye yazilmasina yol acan yonetmeligi iptal ettirmedik mi? Simdi ne degisiyor kimin yarasina melhem oluyor bu .
C: Anayasanın 10. maddesi 30 seneden beri var. Demek ki size göre her şey güllük gülistanlıktı. Eğer her türlü sorunu çözüyorsa neden yeni şeyler talep ediyoruz, madem yetersizse neden karşı çıkıyoruz ki?
17. Anayasa 10 madde engelli diyor, ozurluler yasasi ozurlu tanimi ile basliyor, eskiden kalan maddelerde sakat deniyor. Daha burada bir tanim birligi yok. Kim nedir tamam biz biliyoruz hepsi bizi ifade ediyor. Ama peki bunu kim kullanabilir?
C: Tanımdan kastınız kelimeler olsa gerek. Çok uzun süreden beri özürlü terminolojisi kullanılıyor. Bence de kelime birliği olmalı.
18. Biz 2005 yasasi cikarken ciktiktan sonra bas bas bagirdik, cumbabaya kadar gittik bu maddeler ile olamz bunlar aldatmaca dedik. Simdi Anayasanin 10. maddesine engelli kelimesini eklesen ne olur eklemesen ne olur. Evet belki 2005 yasasindan ceza yiyeceklere kurtulus olur. Ben pozitif ayrimlik dusunuyorum ve planliyorum ve projelendiriyorum ama suresi icinde gerekli degisiklikleri yapamadim ama 10. maddeye gore bana ceza veremezsin diyebilir.
C: Öyle şey olur mu Allah aşkına? Anayasanın 10. maddesi "şimdiye kadar bütün kanunlar geçersiz" mi diyor? Böyle bir şey olabilir mi? Değişikliğin aynısını buraya yapıştırıyorum.
"Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz."
Madde değişikliğinin tamamı bu. Belediyeler buraya dayanarak nasıl kurtulacaklar?
19. Yil 2005 Temmuzdu degil mi? Ozurluler yasasi cikti. Yasanin 4uncu maddesi 1. fikrasi A) Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlýðý temelinde, özürlülerin ve özürlülüðün her tür istismarýna karþý sosyal politikalar geliþtirir. Özürlüler aleyhine ayrýmcýlýk yapýlamaz; ayrýmcýlýkla mücadele özürlülere yönelik politikalarýn temel esasýdýr.
Ne diyor ozurluye ayrimcilik yapilamaz. Yasa ciktiktan sonra ilk cikan yonetmelik OZIDA yonetmelik degisikligi. Bu yasaya dayanarak OZIDA yonetmeligini degistirdi. Nufus cuzdanlarinda SAKAT damgasi vurdu bize. Dava actik ve bu yonetmeligi Anayasanin madde 10unda yazili esitlik ilkesine aykiriliktan yani ayrimcilik yapmaktan iptal ettirdik yonetmeligi.
C: Ne güzel işte. İyi yapmışsınız. Burada problem nedir anlamadım.
20. 82 Anayasasının eşitlik anlayışı aynı şartlara sahip olanlar arasında eşitliktir. Yani engelliler kendi arasında eşittir, yaşlılar kendi arasında eşittir. Fakültede anayasa hocalarımız da bize hep bunu anlattılar ve savundular. Bu anlayış bir bakıma çok doğru. Bir bayan memuru düşünün. Bu memurun bir çocuğu oluyor ve işe başlayınca günlük 1,5 saat süt izni var. Bu iznini günün istediği bir saatinde kullanabilir. Erkek memur ise benim de çocuğum oldu, ben de bu süt izninden yararlanmak istiyorum, nasıl olsa anayasaya göre eşitiz diyebilir. bu durumda erkeğin biyolojik yapısı ile kadının biyolojik yapısını eşitlememiz gerekir. Bu da doğanın yapısına aykırıdır. O zaman kadının biyolojik yapısına göre ayrı, erkeğin yapısına göre ayrı düzenlemeler yapılması yerinde olacaktır. Engelliler de bu şekilde düşünülerek düzenleme yapılmak istenmektedir. Bu değişikliğe evet demek geliyor içimden.
Burada endişe ettiğim nokta ise şu: Bu düzenlemeye dayanılarak engellileri toplumdan soyutlayacak uygulamaların ortaya çıkması ihtimali var. Cahil yöneticilerin eline düşen yasa değişiklikleri ne şekilde uygulanmaktadır; bunu hepimiz görmekteyiz. Görme engellilerin imzasının iki şahitle tasdik edilmesi kuralı kaldırıldı, hala cahil yöneticiler kendi kafalarına göre bu uygulamayı sürdürmektedirler.
Bu değişikliğe dayanarak engelliler için bir okul veya lise yapılarak bütün engellilerin burada eğitim almaları sağlanmak istenebilir. Fikret İNAN beyin İstanbul'da yaptırmakta olduğu kolej bu içerikte bir kolejdir. Yani bütün engelliler bu okulda toplanıp eğitim alacaklar ve engelsiz kişilerden ayrıştırılarak bu sağlanacaktır. Bu da hepimizin istemediği bir durum. Bunun önüne geçilip bu yeni düzenleme uygulanabilirse ne ala. Ama korktuğumuz şey başımıza gelecek ve tecrit edileceğiz.
C: Tecritin olması doğru bir şey değil. Hele hele bu maddeye dayalı olarak tecrik yapılacağını düşünmek kökten yanlıştır. Burada kamunun veya özel sektörün vereceği her türlü hizmet özürlülere de uygun olmak zorundadır. O yüzden bırakın tecriti, özürsüzlerle kaynaşmayı arkasından getirecektir.
21. Pozitif ayrımcılığı kabul etmek (hele hele pozitif ayrımcılık uygulamaları eşitlik ilkesine aykırı değildir demek) aslında sakatlara yapılan ayrımcılığı kabul etmek anlamına gelir... Engellenenler önündeki engeller kaldırılsa zaten EŞİTTİR... Şehirleşmedeki, ulaşımdaki, eğitimdeki, iş yaşamındaki, eğlencedeki, kültürel ve sosyal hayattaki engellemeleri kaldırmak pozitif ayrımcılık olarak adlandırılamaz... Bu uygulamalar eşitliğin gereğidir... Her birey haklarına ULAŞARAK eşit olabilir...
C: Bu maddenin de tam özü budur. Pozetife ayrımcılığa biz karşıyız. Bizim elde ettiklerimiz bize lutuf değildir. Bunların hepsi bizim hakkımızdır. Benim mecliste yaptığım konuşmada da bu, vurgulanmıştır.
Benim tespit edebildiğim sorular bu kadardı. Daha sorular gelirse onları da cevaplamaya çalışırım. Bence CHP, MHP ve BDP'den milletvekillerine de aynı soruları sorup cevaplarını yayınlarsanız daha demokratik olacaktır.
Soru ve sorunlarınızı bekliyorum İyi geceler.